29 Kasım 2012 Perşembe
Güldüren yalnış okumalar
Bazen aklınızda başka bir şey varken ve ya dalgınken bir yazıyı yanlış okuyabilirsiniz. Herkesin başına gelmiştir. Yolda yürürken tabelada evde kitap okurken, otobüste gazete okurken. Bazende beyin size bir oyun oynayabiliyor.
Mesela dün sevgili editör arkadaşım Rabun Gürbüz göbek sayfa haberlerini yazarken sayfadaki bolca Filistin haberlerine o kadar analize olmuşki; yanımda duran sayfa sekreteri arkadaşım Filiz Atasayar’a aynen şu şekilde seslendi: FİLİSTİNNNNN FİLİSTİNN. Kızcağız ne yapsın Filistin haberleri bilinç altına işlemiş. Eee Filiz ismi de benzeyince ağzından çıkıverdi ve bana burada malzeme oldu.
Bunlar beynimizin bize küçük komik oyunları. Bakalım bazı arkadaşlar okurken nasıl okuduklarını nasıl yalnış anlamışlar. Bizim yorumlarımızla bir okuyun derim.
Yazan : Gölcük donanma komutanlıgı
Okunan: Gülücük donanma komutanlıgı (Biz burada gülücük donanmasını kurduk)
Yazan: Her türlü kalın urgan bulunur.
Okunanan: Her türlü Murathan Mungan bulunur. (kutap okamuya ara ver bence)
Yazılan: Tasfiye nedeniyle zararına satışlar
Okunan: Tavsiye nedeniyle zararına satışlar (Tavsiye ediyoruz seni tasfiye etsinler)
Yazan: Öksüz Mehmet
Okunan: Öküz Mehmet (Bir harfle kaçırmış yazık)
Yazan: Şeker piliç
Okunan: Şeker piç (Ağzını bazma)
Yazan: Türk böbrek vakfı
Okunan: Kürt börek vakfı (Karnı acıkmış yazıık)
Yazan: Nenehatun sokağı:
Okunan: Manhatton sokak (Hep bu Amerika sevdası)
Yazan: Sürücü adayı
Okunan: Sürücü dayı (Eeee sürücü kursunda eski şoför dayılar öğretiyor direksiyon dersini)
Yazan: Bayan kuaför Ali
Okunan: Dayan kuaför Ali (Dayan Ali abi en sonunda doğru okuyacak)
Yazan: Seven hill
Okunan: Seven halı (Halılarımız çok sevecen)
Yazan: Hayırlı büfe
Okunan: Hıyarlı büfe (Hayırlısı)
Yazan: Tuvalime işledim her bir kareni
Okunan: Tuvaletime işedim her bir kareni (Arkadaş sıkışmış)
Yazan: Şişman kadınlar tayt giymesin
Okunan: Şişme kadınlar tayt giymesin (İkisi de giymesin bence)
Yazan: Kumarda kaybeden aşkta kazanır
Okunan: Kumanda kaybeden aşkta kazanır (Her ikisi de evde geçerli)
Yazan: Adana limanı
Okunan: Adriana lima (Aklı fikri nerede)
Yazan: Eski sevgiliyle arkadaş kalamamak
Okunan: Eski sevgiliye arkadaş kakalamak (Bu çok tehlikeli olmuş)
Devamı gelecek....
28 Kasım 2012 Çarşamba
Çocuk taklidiyle konuşmak
Erkeklerin en nefrettiği şeylerdin biridir. Genellikle kızlar bir şey isterken ya da erkeğin kızacağını anladığı bir şeyi anlatırken kullandıkları silahtır. Karşısındaki kişiye kendisinden uzanan çarpıcı bir cazibe yakalatmak için özellikle "ş" harfini "s" diye (şey yerine sey gibi ) okuyup kelimeleri ovalleştiren, cümlenin sonunu çekip çekiştiren, ezip büzen sinir edici, tahammülü güç kız tipleridir.
Mesela örnek bir olay:
-Sevgilim.
-Söyle canım.
-Biy sey sölüceeem sana ama kısmak yok.
- Bir şey isteyeceksin Arzu.
-Ama askımmmm.
-Hadi hadi söyle. Normal söyle Allah aşkına.
-Sey diyecektim. Biy tane ayakkabı göydüm. Çookk güzel alalımmmı. Hadi hadiii...
-Kaç para.
-Biy sey deyil askım benimmm. (Omzuna sırnaşarak) Bıdı bıdı bıdı.
-Ne kadarmış aşkım söylesene.
- Sadece 500 liyaaa.
-Ohaaaa. Araba mı alıyoz la.
-Ama askııımmmmm.
-Yok hayatım olmaz.
(Kız ciddileşerek)
-Allah belanı versin Necmi.
-Ne oldu bir anda büyüdün aşkım.
Sadece sevgililerde karşılışılan bir durum değildir. Ofis ortamlarında da bolca vardır bu kızlardan. özellikle karşı cinsten birşey isteyecekse pek çok kızcağız bu yolu seçer. İstenecek şeyin biçimine, önemine ve zorluğuna göre dudaklar büzülür, kelimeler yuvarlatılır, acınası ya da sevimli hatta dayısına aşık olmuş küçük kız modeli bir cilve bile yapılabililr.
Güzel göründüklerini sanırlar ama çirkin göründüklerinin farkında değillerdir.
İsviçreli bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre çocuk gibi konuşan kızların yüzde yüzünde dogum sonrası küvezde oksijen yetersizligine rastlanmıştır. Elektrik tesisatındaki şaseden dolayı küveze oksijen yerine karbondioksit salımı saptanmıştır konuyla ilgili araştırmalar sürmektedir.
İşin geyik kısmı değil ama gerçekten psikolojinin savunma psikolojilerinden biridir bu efendim. gerileme denir. Toplum içinde ciddiye alınma dikkat çekme adam yerine konmak isteme vs.. gibi nedenleri vardır.
Ne yazık ki çoğu erkeğin de hoşlandığı kızlardır. Evet, erkekler bu kızlardan nefret ettiklerini söyler, ama birkaç dakika sonra böyle konuşan sevgililerine "Bebeğim, çiçeğim" diye hitap ederken ve onlara elleriyle yemek yedirirken görülürler.
Birde bu tür tepki veren kızların sevgilileri de buna benzeyebilir.
-Askitooommm.
-Bayımmm (Balım diyor arkadaş)
-Seni yeyim ben böceğim benim.
-Çiçeemmm bande yeyim seni. Bıdı bıdı bıdııı.
Kaç abi bu ortamdan uzaklaş.
Demek ki iş erkekte bitiyor arkadaşlar. Bu kız geldi ya yanınıza dudağını büzerek 'Aşkommmmm chokk sıkılhdım yaa, hadi mama yemeye gideliimm' dedi ya. İşte o esnada tepkiyi koyacaksın 'Bak şöyle konuşma çok itici oluyorsun, yeminle tiksiniyorum senden. Yapma bir daha bunu' diyeceksin. Böyle vereceksin ağzının payını. Belki o zaman azalırlar lan. Azalmazlar mı.. Azalsın ama yaa..
27 Kasım 2012 Salı
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Düğün öncesi sendromu
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Düğün öncesi sendromu: Evlenen çiftler bilir düğün zamanı yaklaştı mı yavaş yavaş içten bir sıcaklık kalbin bütün kısımın sarar. Bazen mide bulantısı ve baş dö...
Düğün öncesi sendromu
Evlenen çiftler bilir düğün zamanı yaklaştı mı yavaş yavaş içten bir sıcaklık kalbin bütün kısımın sarar. Bazen mide bulantısı ve baş dönmesi eklenir. Aşırı sinir, panik ve saldırganlık başlar.
Sizin için bir peri masalı gibi olması lazımdır. Ama hissettiğiniz tek şey huzursuzluk ve gerginlik… Sanki içinizde başka biri var. Ve o tanımadığınız biri nikah masasına oturduğunuzda “Hayır!” diye haykıracak ve duvağını atıp, gözyaşları içinde koşarak salonu terk edecek… Korkmayın, hepsi geçecek… Hemen her gelinin başına gelen şeyi, evlilik öncesi sendromunu yaşıyorsunuz.
Kadınların evrim süreci şu şekilde ilerler.
Düğüne 1 yıl kala: Yuvayı yapmaya başlayan dişi kuşumuzda nesneleri sahiplenme iç güdüsünün ortaya çıktığı zamanlardır ve her sahiplenme de olduğu gibi buda gerginlik yaratır. Blenderım şöyle olacak, çatallarımı şu şekil hayal ediyorum. Koltuklarım şu renk olmalı vs vs.
Düğüne 6 ay kala: Evin içini en azından kafasında halleden gelinimiz için artık evin dışını kurgulama vakti gelmiştir. Anne evi merkezli 1 km çapında bir yuvarlağı istem dışı çizmiştir. Bu anlamda kartal göz kesilen kız, gördüğü her boş camı not etmeye sohbetin en güzel yerinde damat adayına zerk etmeye programlanmıştır. "Canım düğüne sayılı günler kaldı. Artık evi tutalım" cümlesi erkek bünyesinde çok manalı olan "Daha aylar var" cevabıyla karşılassa dahi hepimizin bildiği üzere bir iki ay içinde ev tutulmuş olacaktır.
Düğüne 3 ay kala: Ev ve eşya işinin bir bölümünü teoride bir bölümünü pratikte halleden gelinimiz için yeni gerginlikler vardır. Düğünüm nerede yapılacak, gelinliğim nasıl olacak vs. organizatörü Ahmet San bile olsa fayda vermez. Düğün gelin için ben merkezli bir şeydir. İngiliz kraliyet ailesi bizzat heyet gönderse "Kızım sen merak etme ardında biz varız" dese de anlamı olmaz. O gelindir ve gergin olması adettendir.
Düğüne 1 hafta kala: Davetiyelerden, nikah şekerine kadar her ayrıntıyı düşünen ve bu streste kilo alan gelinimiz (ki almasa bile öyle hisseder) "Bu hafta hiçbir şey yemesem tamamdır" der. Düğün davetiyesini facebook ta paylaşan ve saat başı gelen yorumlara cevap veren gelinimiz için en büyük problem damat kısmındaki rahatlıktır. Dönem içinde kavga etme konusunda 28 Nihat doğan gücünde olan gelin damadın ömründen 2 yıl götürür. Hoş kendide yaşlanır ya neyse. erkek sonuç odaklı bir organizmadır. Onun için düğün zamanındaki evet-hayır kısmı ve nikah cüzdanı önemlidir. Gerisinin gereksiz teferruat olduğunu düşündüğünden "1 hafta kaldı ne bu sendeki rahatlık" saldırısına "Evet canım 1 hafta sonra evleniyoruz" naifliğiyle cevap verse de gelin bu gerilimi az cümleyle daha bir gerilir.
Düğüne 1 saat kala: İnsanın başına çok tehlikeli olaylar gelebilir. Ne bileyim Manhattan'da gezerken yolu şaşırıp Harlem'e dalabilirsiniz, Trabzon tribününe Fenerbahçe formasıyla girebilirsiniz, emin olun hiçbirinde bu kadar tehlikeli biriyle karşılaşamazsınız. Çok ilginçtir. Hem çok güzel hem de bu kadar itici olmayı nasıl başarıyor diye düşünmeden edemezsiniz.
Düğünden 5 yıl sonra, başka bir gelinin yanında: Güzelim bu kadar gerilmene gerek yok. Bak işte biz de evlendik bitti.
26 Kasım 2012 Pazartesi
Tarifikte kavga etmek
Özellikle İstanbul trafiğinde bir çok kez rastlamış olduğumuz durumdur. Çoğu kez karşılarışırız; elaman fedai gibi arabasından bir hışımla iner ve “Yürüsene lan ayı oğlu ayı”. Diğer kendini bir hayvanın benzetmesine kızan arkadaşta araban iner ve tanışma faslı başlar:
-Kimsin lan sen.
-Sen kimsin lan.
-Sen benim kim olduğumu biliyon mu.
-Esas sen benim kim olduğumu biliyon mu lan.
Tabiki bu tanışma mevzususu tamemen bippplenir. Normalde tanışma merasiminin son nokta cümlesi memnun oldum kelimesi burada kullanılmaz. Çoğu karakolda devam eder. Ve hiç te memnun kalınmaz.
Geçenlerde bir taksiye bindim. Amcam gayet iyi giyinimli sakin bir vatandaşa benziyordu. Sigara bırakma mevsusunda trafikteki maceralarını anlatınca istemsiz bir korku ile saygı duydum. Ses tonumu yavaşlattım, gayet efendi bir çocuk gibi adamı dinledim.
“Kardeş ben çatıyorum durduk yere. Kendime hakim olamıyorum anadın mı. Cevap versin alıyorum sopayı inip dövüyorum” Dediğinde karnımda acımtırak bir ağrı hissettim. Hiç konuşmamayı tercih ettim. Her söylediği şeyi tasvip etmesem de onaylamak zorunda kaldım. Tek duam yolda mevzu çıkmasın. Neyse sağ salim indim.
Ülkemizde beyzbol sporu bilinmemesine rağmen beyzbol sopası satışı hiçte hafife alınacak sayıda değildir. Yalnız adamların beyzbol topu var bizimkiler insan kafası kullanıyor. Tehlikenin farkında mısınız.
Trafikte dikkat etmeniz gereken durumlar
Kavgayı sevmiyor ve konuşma taraftarıysanız dayağı yersiniz. Arabadan inipte konuşmaya çalışan burada görülmemiştir. Eğer korkuyorsanız arabadan inip kaçın.
Yanınızda sadece kız arkadaşınız veya karınız varsa dayak yeme ihtimaliniz, %75 dir. neden derseniz, bayanlar kavga raconunu bilmediğinden, sizi tutmaya çalışır, siz de ona sahip çıkayım derken dayağı yersiniz.
Minibüsçülere bulaşmayın. Minibüsler aynı hatta ilerlediğinden, kısa zamanda çoğalırlar.
Yanında çocuğu olan adama bulaşmayın. Çocuğunun yanında, dayak yemiş baba figürünü oynamak istemeyen sinirli babanın gözü döner. Yanında çocuğu olan babalar bir miktar dayak yese bile hasmının da darp etmeden bırakmaz.
Kavgadan dayak yiyeceğinizi anlarsanız kavga etme potansiyeli olduğunuz insanı camı açıp alkışlayın...
Ticarilerden uzak durun. Bi bakmışsınız pazardan aldım bi tane eve geldim bin tane!
Kapalı kasa kamyonet (minibüs) şoförüyle etmeyin o kavgayı. Arkada kaç kişi taşıyor göremiyorsun.
Arabadan inip karşı arabaya doğru kavga etmek için gidince karşınıza bayan çıkıyorsa. Bin arabana gazla. Yoksa sen suçlu çıkarsın. Ooooo neler yapmaz nelerr.
Yani en iyisi siz kavga etmeyin ya da bulaşmayın. Karşınızdakinden her şekilde haklı olsanız bile özür dileyin. Çünkü bu tür davadan kavga etmek ve darp yemek boşa geçirilmiş bir zama.
24 Kasım 2012 Cumartesi
Erkeğin tribi
Trip kelimesi hep kadınlarla özleştirilir. Bir şekilde erkeklerin en çok şikayeti sıralamasında listenin başında yerini alır. Hadi anladık artık kadınlar trip atar da erkek atarsa ne olur. Bir kız arkadaşımın şikayeti beni şaşırtmıştı: “Sevgilim sürekli trip atıyor. Ben miyim kadın o mu kadın anlamadım.” Hakikaten düşününce “Bir erkeğin tribi nasıl olur” dedim.
Mesela birkaç örnek ile verelim:
Fanatik tribi: Erkek: “Benim için Fener’i bırakıp, Galatasaray’ı tutmazsan beni sevmiyorsun demektir."
Kız: İyi de ne alaka?
Alıngan tribi:
- Dün akşam sana çağrı yaptım Sevda, oysa sen bana çağrı atmadın, hep ben mi çağrı atıcam. Beni sevmiyorsun, biliyorum, oynuyorsun benle...
Kıskançlık tribi:
- Mualla, aşkım bu kıyafet biraz şey değil mi?
- Aa ne var Halit alt tarafı diz üstü etek.
- Senin dizin oldukça yukarıda kalmış bi doktora gidelim istersen... Keh keh keh...
- Saçmalama da çekil önümden, işe geç kaldım...
- Olmaz Mualla, alemde arlısı var arsızı var...
- Bana güvenmiyor musun sen?
- Sana değil topluma güvenmiyorum.
- Ya bırak Halit bırak bu kıskanç erkek triplerini, hiç yakışıyor mu sana?
-Seven insan kıskanır.
- Seven insan arada bir sevdiğini de söyler Halit.
- Bana laf oyunu yapma Mualla, git çıkar şu eteği.
- İşe altındaki donla git diyosun yani?
- ???
Araştırdık sizin için derledik bakalım kadınlar trip atan erkekler için ne demişler:
Gereksizdir, tahammül edilemez. Bir de surat asıp otururlar, her şeyi kafasına geçirmek istersiniz.
Hiç çekilmiyor canım, zaten trip atan erkek mi olurmuş ?
Bir şey söylendiğinde, "He ben zaten şöyleyim, böyleyim, Allah beni kahretsin"e bağlamaları bunlara örnektir.
Hastayken ölüm döşeğindeymiş imajı yaratılır. Bilimum nazlar ve kaprisler ortaya dökülür.
Espriye güleceğine “Bak işte bu komikti” diye ahkam kesen adamın suratına yumruğu gömüp “Peki bu nasıldı dallama?” demek istiyorum.
Eski sevgiliyi kıskanıp boktan bahanelerle kavga çıkarmak en garibidir.
Kız arkadaşlarını kıskanmaları ama bunu ona söyleyememeleri ve üstüne mutsuz olmaları ve “Bir anda mutsuz oldun, ne oldu” diye sorulunca, “Arada oluyor böyle” demeleri salaklıklarında üst seviyedir.
Kızlar trip atıyor da erkekler neden atmasın efendim?
Kızları saatlerce hatta günlerce çekiyoruz. Erkeklere birkaç dakikadan fazla muamele neden yapılmıyor?
Erkek tribi uzatırsa kız kolayca ayrılabiliyor. Bu da bir dezavantaj. Eşitsizlik.
30 saniye civarında sürer. Sonra kızın yaptığı şirinliklere ve bir iki güzel söze tav olup bırakır trip yapmayı. Afedersin de cinsimizi tövbe hocam.
Genelde östrojen hormonu salgılayan erkeklerde görülen durumdur. Halk dilinde kepekli, layt vs. tarzı sözcüklerle nitelendirilen bu tarz kişiler, erkekliğinden koparak kadın kılığına girmiş birer nonoştur.
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Çapkınları burç önerileri
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Çapkınları burç önerileri: Çapkınlık yapıyorsunuz ama boşa yapmayın. Çapkın arkadaşlara bir hizmet de bizden. Burcunu bil, öyle yap çapkınlığını. Boğa burcunu iyi...
Çapkınları burç önerileri
Çapkınlık yapıyorsunuz ama boşa yapmayın. Çapkın arkadaşlara bir hizmet de bizden. Burcunu bil, öyle yap çapkınlığını. Boğa burcunu iyi bir restoran etkiler. Koç’u parfümler. İşte astrolog Claire Petulengro’ya göre, insanı burcuna göre aşık etme yolları...
Koç: Önce güzel kokup kokmadığınıza özen gösterin. Lüks ve pahalı kokuları severler. Ucuz giyinmeyin.
Boğa: Hayatları yemek, seks ve para üzerine kurulduğundan; iyi bir restoran, gece kulübünden daha etkili olur.
İkizler: Onu yeni açılmış bir yere götürün. Çok zor elde edilen rolü de oynamaya kalkmayın.
Yengeç: Biraz uzak durun. Onlar sırlarını koruyanlardan hoşlanırlar. Size güvenmesi zaman alacaktır.
Aslan: Ne kadar para kazandığınızı, başarınızın göstergesi olarak algılayacağı için kazancınızı bilmek ister.
Başak: Detaya çok dikkat ettiklerinden giyiminize ve saçınıza özen gösterin.
Terazi: Gülmeyi pek severler. Komik fıkralar ve hikayeler anlatın. Ama şarkı söylediklerinde sakın gülmeyin. Müziğe karşı kabiliyetleri olduğunu sanırlar.
Akrep: Kendiniz olun. Farklı görünmeye çalışanlardan hiç hoşlanmazlar.
Yay: Onlarlayken alışılmış ve denenmiş metotlar kullanmayın. Yenilik severler.
Oğlak: Onun için ne kadar kazandığınız, hangi ülkeleri gördüğünüz, kimleri tanıdığınız önemlidir. İltifattan hoşlanırlar.
Kova: Kendilerini beğenmiş gibi görünürler ama aslında değildirler. Romantiktirler.
Balık: Denizle ilgili her şeyi severler. İnsanlar hakkındaki kararlarında genelde yanılmazlar.
23 Kasım 2012 Cuma
Spor salonları
Uzun bir aradan sonra göbek katmanımın artması nedeniyle ve kızların artık bunu fark etmesiyle bir karar almak zorunda kaldım: Spora başlamalıyım.
Daha önceden spor salonu tecrübem olmuştu. İlk günler bir hevesle gitmeye başladım. Sen yavaş yavaş koş dediler. Sonraki günler hafif ağırlıklarla çalışmaya başladım. Etrafta bir sürü irice dolaşan her tarafı kaslar halinde ve çalışırken sürekli gülen erkek ordusunu görünce kendimi yanlarında sinek gibi hessetmedim de değil. Adam almış 50 kilo dambılı ben ise almışın en fazla 10 kilo. Sonra pazularının belli bir süreliğine şişmeye başladığını görünce; ”Haa işte bu abi” dersin. Ama bir iki saat sonra pazularının boyutu osuruk gibi olunca “Olacak olacak” diye kendini tatmin edersin.
Özellikle iyi bir spor salonuna hevesle gidersin sonra amaç birden farklılaşır. Burada iki cinsin de spor salonu tiplemelirini sizlere anlatacağım.
KADINLAR:
Fotoğraf çektirenler: Aslında spor salonuna göbek ya da kalçaları eritmek için yani fit olmak için giderler. Kesinlekle spor salonuna yalnız gitmezler. Yanlarında kendi gibi pembemsi eşofmanlı bir arkadaşı olur. Spor hocalarına bebek taklitleriyle konuşurlar. Zorlanmaya gelemezler. Sürekli dedikodu modundadırlar. Ve spor hocasını fotoğrafçı gibi kullanrılar. Çekilen fotolar anında facebook ve twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde paylaşırlar.
Hemen yorulanlar: Genellikle yaz aylarında ortaya çıkan, tatile gitmemiş olan bir türdür. Sıkıntıdan spor salonuna gelir. Bu tip insanların dostlar alışverişte görsün modunda olanları da vardır. "Çarşamba ne yapıyorsun?" sorusuna, "Yaa spor salonuna gidicem ben.." şeklinde cevap vermek onları mutlu eder.
Güncü kadınlar: Spor salonuna gün arkadaşlarıyla gelen dişi bireyler, löpür löpür götürülen tatlıların, pastaların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Orta yaş üstü ev hanımlardır bunlar.
Gerçekten spor yapanlar: Zaten bunu gittiğinizde anlarsınız. Harbiden hayranlık uyandırırlar. Kafalarında spordan başka hiç bir şey yoktur. “Abla beni de ağırlık yerine kaldır” diyesiniz gelir.
ERKEKLER:
Fotoğraf çektirenler: Kendilerini Zeus, Herkül zannederler. Sürekli flaş patlıyorsa bir yerde, bu arkadaşlar mevcuttur. Cıbıl üstlerini facebook ve twitter’da paylaşmaya bayılırlar.
Sürekli karışanlar: Bu tür arkadaşlar sporu yalayıp yutmuş, irice, bayağı kaslı arkadaşlardır. Baktın hoca yok ‘Ben biliyorum’ ayağını göstermek için sizin sporunuza karışırlar. Şöyle mekik çek bunu yap. Aslında yaşınız küçük de olsa “Abi nasıl yaptın bunları” diye sormadan edemezssin. O soru karşısında kabaran bir vücutla size anlatmaya başlarlar.
Kızlara hava atanlar: Yukarıda bahsettiğim irice kaslı arkadaşlardır. spor salonunda kızların seceresini bilirler. Sürekli ayna karşısında güç gösterisi ile sırıtarak poz verirler. Yeni gelen kızlara hemen yardımseverlik içgüsü adı altında yazmaya başlarlar.
Kimseyle konuşmayanlar: Cool takılırlar. Sessizlikle dikkat çekmeye çalışırlar. Ağızlarında sakızı yavaşça çiğnerler. Asi bir havaları vardır. Spor bitiminde duşunu almış sırtına çantasını atmış, bir 5 saat daha olsa çalışırıdım havasıyla salondan çıkarlar. Konuşmazlar göz kırpması ve mimiklerle hareket ederler.
22 Kasım 2012 Perşembe
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Çok konuşan kadın ve erkek
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Çok konuşan kadın ve erkek: Mutlaka her yerde karşınıza çıkar. Her konuda bir fikrim var edasıyla kendileriyle övünürler. Fakat konuşmalarının yarısı boştur. Soru...
Çok konuşan kadın ve erkek
Mutlaka her yerde karşınıza çıkar. Her konuda bir fikrim var edasıyla kendileriyle övünürler. Fakat konuşmalarının yarısı boştur. Sorulan en ufak bir soruya bile 8 gün aralıksız cevap vererek, seni sırt üstü yatırır ve göğüs kafesine üst üste yumruk atmaya başlar... Nefesiniz kesilir; ölürsünüz. Sonra da ''Niye cevap vermiyooon'' derler. “Verecem verecem de önce senin bi ağzını burnunu kırıyım konuşturdun mu lan” diyesiniz gelir ama ortam bozulmasın diye; “Seni dinliyorum” diyerek incecikten bir laf sokmayla cevap verirsiniz. Ama o bunu laf sokması diye algılamaz. “Aaa beni dinliyor ne güzel” diye kendi koltuklarını kabartır.
Çok konuşanları iki bölüm altında araştırdık. Çok konuşan erkek ve çok konuşan kadın.
ERKEK:
Kadınlar bu tür erkekler için şöyle düşünür; Çok konuşup bunun hakkını veriyorsa, yani ne bilim etkileyiciyse, sesi kulaklara çikolata kıvamında hoş bi baritonsa falan dinlemesi zevkli oluyorsa çok güzel. Fakat hem çok hem de boş konuşuyosa, bu da yetmiyomuş gibi gereksiz biçimde komik olmaya çalıyosa, yüz adet kaynanaya bedel bir adam vehiç çekilmezler.
Bu tür adamlarla karşılaştığınız da ne yapmalısınız;
Ortamı hiç bir açıklama yapmadan terkedin.
Lan bi sus. (Ağzını elinizle kapatın)
Kafasına bir patlatın. Sonrasında “Sus ulan” deyin.
Yalnızsanız şansınız yok. Ama ortamdaysanız. Yanınızdaki ile kulaktan kulağa konuşarak kahkaha atın ki üstüne alınsın. Mutlaka “Benim hakkımda mı konuşuyorsunuz” diye soracaktır.
Ayağa kalkın yüzüne doğru bakın. Susacak ve ne yaptığını soracak. “Açma kapama düğmen neresi lan senin” diyerek çok konuştuğunu ima edin.
“Bi sus da motorun soğusun lannn” diye bağırın.
KADIN:
Erkeklerin en çok şikayet ettiği kadındır. Erkekler bu kadınlar hakkında ne düşünür; Allah düşmanımın başına vermesin dedirten kadındır. Yeni tanışıldıysa fazla yüz verilmemesi, sorularına mümkünse cevap verilmemesi gereken kadındır. 2 senede 8 sene yaşlanırsın. Aynada gördüğün görüntünden tiksinirsin yeminle. Seri şekilde konuştuğu takdirde akıl sağlığınızı saniyeler içerisinde mefta edebilecek bir çeşit kadın modeli.
Bu tür kadınlar aslında herşeyi bildiğini sanan kadın modelidir.
Aynı şeyi 3-4 defa tekrar ederler, anladım dersen bile anlatmaya devam ederler, dinlemediğin zaman ise neden dinlemiyorsun diye trip atarlar.
Sonra yok dinliyorum dersin üzülmesin, kırılmasın diye, sonrası yine anlatmaya devam ederler.
Hatta şöyle bir söylem vardır erkekler arasında;
Kadınlar ve silahlar arasındaki fark nedir bilir misin?
Kadınlara asla susturucu takamazsın...
Bu tür kadınlarla karşılaştığınız da ne yapmalısınız;
İşiniz çıktığını söyleyip ortamdan kaçınn çünkü işinizi merak eder.
Ağlayın hiç bir açıklama yapmadan.
“Lan kadın. Bi sus da motorun soğusun lannn” diye bağırın.
Aklınızda başka bir şey düşünün ama kafanızı sıkça sallayın ama dediklerini duymamazlıktan gelin.
21 Kasım 2012 Çarşamba
Efsane bunlar efsanee
Çocukluktan beri en sevdiğim şey insan evlatlarının hareketlerini gözlemek. Hayır tabii ki rontgenci değilim sadece gözlemciyim. Ama canım yurdumun insanları bazen öyle bir muhabbete giriyor ki işin içinden çıkamıyorsunuz. İstemeden sizde benim gibi kulak misafiri olup bu muhabbeti, arkadaş ortamlarında ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz. Gün geliyor o anlattığınız efsaneleşmiş gibi sizin karşınıza çıkıyor. “Ya ben yaşadım bunu ben anlatmıştım” dediğinizde size arkadaşlarınız yalancı gözüyle bakıyor. Neyse böyle efsane ile artık fıkralaşan bazı muhabbetleri sizlerle paylaşacağım. Yaran komik diyaloglara bir bakalım:
***
Kadıköy minibüsünde:
1.Kız : Ayyy pelin bilio musun? Ömeri gördüm çok yakışıklı olmuş.
2. Kız : Hadi yaa! Hani şu eski mahelledeki karga burunlu Ömer mi?
1. Kız: Eveeettt! Oha felan oldum yanii!!! Oha oha bin kere ohaaaaa!!! Üstünde Tommy gömlek böleee, altında Tommy panti, dizel ayakkabı offff! Bana merhaba dedi bilio musun!!
2. Kız : Hadi yaa! Oha yaa o çok çirkindi.
1.Kız : Halen çirkin ama çok yakışıklı olmuş!!!
***
Genç 1: (Elindeki kelebek etkisi filminin cd kapağını göstererek) Efe sen bu filme baktın mı?
Genç 2: Geti baken.. (Cd kapağını alır önüne arkasına bakar.. .) He baktik biz onu gebeş Mıstıfagilnen dee mi leyn İboğ?
Genç 3: He len baktık biz bunu.. bi dene çocuk va acar zeki, geleceğini kendi yarattıryo düşünü düşünü...
Genç1: Hade len.. Geti ben de baken u'zman.
***
Cep telefonunda konuşan biri:
-Oğlum dörtnala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim!
Karşı taraf birşey söyledikten sonra da;
-Nasıl iyi benzetme di mi?
***
Aşağı Ayrancı’da bi ganyan bayii. herkes konsantre olmuş at yarışı çalışırken arkadan ganyan sahibinin sesi gelir:
-Beyler kağıtları yere atanın atı 5 boy geç çıksın.
***
Yer bir apartman önü sabah işe gitme vakti, apartmanın ikinci katından baba yatak kıyafetinin üstü olan atlet ile arzı endam etmektedir. 7-8 yaşlarında erkek çocuk aşağıdan babaya seslenir
-Baba baba
Fakat baba oralı değildir, bu defa daha yüksek bir sesle
-Babacığıııııım denir.
Bizim baba cevap verir:
-Haaaaaaa.
Çocuğumuzun yüzünde muziplik şaşkınlık arası bir ifade
-Haaaa!!!???
***
Beykoz'da tekneyle biraz açılınır. Maksat biraz yüzmek güneşlenmek falan. O sırada yanımızdan geçen bir motorun arkasına bir kadın tutunmuştur. Motor gittikçe bu da kikirdeyerek sürüklenmektedir. Asık suratlı bir amcam da dümendedir. Tahminimizce bu ikisinin çocuğu olan dört yaşlarında bir velet motorun kıçına doğru ilerler, suya doğru eğilip annesine bakar ve ortalığı inleten bir sesle bağırır:
"Babaaaa! Annem denize kaka yapıyooo!
Olayı diyalog haline getiren ise babanın cevabıdır: "Yapar o öyle."
20 Kasım 2012 Salı
Diyet mi yoksa niyet mi?
Bir kadın eğer bembeyaz suratla mutsuz bir şekilde ortada dolaşıyor ve hipnoz olmuş gibi konuşuyorsa, ona nasılsın diye sorduğunuzda, alacağınız cevabı ben söyleyeyim: ”Diyet yapıyorum, sen napıyorsun?”
Kadınların en büyük kabusudur kilo. Özellikle yaz aylarına yaklaşınca başlarlar: “Diyet yapmalıyım, çok kilo aldım.” Çünkü bunun mini eteği var. Roberto Carlos gibi bacaklarla gezmek istemezler.
Tabiki bikinisi var. Tatil yörelerinde deniz kenarı ya da havuzbaşında fok balığı gibi görünmek istemezler. Düşünsenize havuza atlarken arkanızdan biri bağırıyor: “Açılınn su taşacak!”
Ne kötü değil mi...
Bazı arkadaşlarım var, ölüm diyetine bile girdiklerini biliyorum.
Psikolojisi bozulmuş bir şekilde ortada dolaşan bir arkadaşımı gördüğümde:
BEN: Burçin naber?
BURÇİN: Çok kötüyüm.
BEN: Hayırdır kız neyin var?
BURÇİN: Çok kilo aldım baksana. (Göbeğini gösterir. Ama göbek demeye bin şahit ister. Tabi bu sırada benim göbek önden gider.)
BEN: Yok canım ya saçmalıyorsun. Ne göbeği. (Bu sırada ben de göbeğimi içime çekerim. Ona göbek derse benimkisi herhalde şamandıra.)
BURÇİN: Ne saçmalıycam! Tam 250 gram almışım.
BEN: Burçin ağzını burnunu kırarım.
Eğer kilo verirse inanılmaz mutluluk hormonu salgılarlar. Ama bu dönemde oldukça tehlikeli olabiliyorlar. Dikkat etmek gerekir. Kadınların bu diyet zamanı, erkeklerin en nefret ettiği dönemlerden biridir. Örnek:
-Aşkımm. Çikolata aldım sana...
-Ben diyetteyim ya Kamil?!?!
-Üff doğru.
-Ne üffffü Kamil ne üfüü. Dana gibi oldum baksana.
-Yok be aşkım ne danası...
-Nasıl yok Kamil, 1 kilo almışım.
-Ohaaa!
-Ne ohassı, çok mu kilo aldım Kamilll yaa.
-Yok hayatım, 1 kiloya mı bu kadar takıldın?
-Herhalde, 1 kilo ne demek biliyon mu?
-Ne demek!
-Off ya ver şu çikolatayı Kamil. Off ya senin yüzünden çikolatayı da yedim. Şimdi kaç kalori aldım. Offf Kamil ağlıycam yaaaaaa.
(Kamil koşarak kaçar ortamdan)
-Kamill nereye!
-Kalorileri vermeye hayatım, sen takıl.
Bu diyet yapan arkadaşlar da kendi aralarında bölünüyorlar.
PAZARTESİCİLER:
Pazartesi günü ilk iki saat diyetinin harika geçtiğini, mutluluğun sebebini soranlara ise kilo verdiğini anladığını söyleyen kadındır. Akşam üzeri bu kadına kimse dokunmasın. Sinirlidir, felaket sinirlidir. Muhtemelen çarşamba sabahı diyetini bozacaktır. Soranlara tek bir şey diyecektir. ‘Benim kilom gayet normal, sağlık içindi.’
NİYETÇİLER:
Aslında hep diyete niyet ederler alma bir türlü başlayamazlar. Bu tiplerin de genellikle başlama günü pazartesidir. Diyette değil, hep niyette kalırlar.
KANDIRIKÇI:
Hep diyet yaptığını söylerler ama köşede tatlı, şeker ne varsa höpletirler. Aslında kendisi de inanır diyet yaptığına.
KENDİNİ KANDIRANLAR:
Sahilde yürüyüş yaptıktan sonra ellerinde sıcak poğaçalarla gezen kadınlardır. Açlığa dayanamazlar ama spor ile bunu kurtardıklarını sanırlar.
İlerde bu konu ile ilgili başka başlıklarla karşınıza çıkacağım. Sanmayın bitti.
17 Kasım 2012 Cumartesi
Bekarlık sultanlık mı?
Evlilik hazırlıkları yapan taze damat adayı davetiye ya da evlilik planını anlatırken ortamda bulunan dinazor kıvamındaki büyüğünün ya da evlilik tecrübesini yalayıp yutmuş kişinin: “Ne evleneceksin lan. Bekarlık sultanlıktır oğlum” genellike karşımıza çıkar. Evliliği iyi gitsede bunu artık geleneksel olarak yaparlar. Özellikle erkek ortamı bu konuyu daha çok kabullenmiştir. Bu kadınlarda bu durum farklı olur. Taze gelin adayı evlilik hazırlıklarına anlatırken etrafında göz yaşları “Ayy inanmıyorum” gibi hiç karşılaşmadıkları durum gibi tepkiler verirler. Eee tepkiler arasında tabiki erkeklerde oluşan dinazor tiplemesi gibi “Bana bak ömrümü yedi adam. İyi düşündün mü” gibi sorular gelir. Ama kadınların evliliğe karşı bir art niyeti yoktur. tamamen adam ile sorunları vardır. Ama hiç bir gelin ya da hiç bir damat bu söylenenlere kulak asmaz ve evlenirler.
YENİ BOŞANANLAR
Evlilikleri kötü giden ve bir evliliği başaramayan kişiler boşanma sonrası sendrmunda en çok bu lafı kullanırlar. “O be hayat varmış. Demişlerdi inanmamıştım. bekarlık sultanlıkmış” Bu aslında yenilgiliyi kabull etmek gibi gelir. Erkekler göldençıkan aç bir timsah gibi yeni avlar aramaya başlar. Kadınlar ise kız kıza eğlenceler felan derken aslında bu hayatlar onlar için olmadıklarını görüp 2. evlilik için arayışlara başlarlar. çünkü artık evlilik hücrelerine işlemiştir.
SAP OLANLAR
Çinkin ya da uyumusuz bir ilişkiyi sürdürüyemen beceriksiz kişilere “Ya evde kaldın hala evlenmedin mi? Evlenmeye niyetin yok mu” sorulan sorularda beceriksiz arkadaşın verdiği cevaptır: “Ya evlenip ne yapcam. Böyle rahatım. Bekarlık sultanlıktır”
Halbuki bu arkadaşların çoğu tek yaşar ve evi kümesin daha hallicesini andırır. Bu adam düzenli beslenmez. Evinde bir gün yemek pişmemiştir. Ay da bir annesine gitti mi cennete gittiğini hisseder. Yani “Ya ne evleneceğim bekarlık sultanlıktır” kelimesini sadece artistliğinden kullanır.
ÇAPKIN ARKADAŞLAR
Bu arkadaşların çoğunun geçmişinde hayatını bitiren bir kadın mevcuttur. Ve sonunda tepesinin tası atmış “Elim ayağım düzgün. Ne tek hatunla uğraşacam. Günümü gün ederim” mantığı ile kızların kanına girerek onları kötü emellerine alet ederler. Baktıkça güzel görünen hayatında biri gelir ve o soruyu sorar: “Hep böyle mi gidecek. Düzenli bir hayat istemiyor musun?” İşte bu soru arkadaşları can evinden vurur. Düşünmek istemez ve sıkılır. Bir taraf tatlı bir tarafta acı bir duygu hissetmeye başlar. Evet evlenmeyi düşünür ama yaşadığı ilişkilerdeki kadınlar gibi olsun istemez. Bütün kadınlar gözünde öyle gözükür. Bir de geçmişindeki o kadın gibi olursa. Bir anda o da “Yok be abi benden geçmiş ben tek eşlilik yapamam. Bekarlık sultanlıktır” der ve yaşamına devam eder. Ama o soruyu ilerleyen yaşlarda kendi kendine sormaya başlar.
Asılına bakarsanız hiç bir Sultan bekar değildir. Ayrıca bekarlık sultanlık olamaz, sultanlar kural olarak çorap yıkamaz. Kendilerinin ki olsa bile.
Bekarlık sosyolojik açıdan sultanlıkmış gibi görünsede bekar kişi bazına inildiğinde pekte kolay bir maharet olmasa sayılır. Yemek, bulaşık, ütü ve ev toplamak gibi fasiliteler birer anneye sahip kız ve erkek arkadaşlar için sorun teşkil etmese de ayrı eve çıkmış, çoktaan "Kendi ayaklarım üstünde durucam ben" hikayesinin albenisine kapılmış kişiler için zahmetli olsa gerek. Sonuç olarak şimdi yazacağım tezatlara dikkat edin ve öyle yaşayın. Kullanılar hayvan isimleri için şimdiden özür mecazi anlamda kullanılmıştır.
Bekar adam: Kral gibi yaşar, köpek gibi ölür.
Evli adam: Köpek gibi yaşar, kral gibi ölür.
Çıkma teklifi
İsmini sevmesem de istesen de istemesen de bir şekilde bu kelimeyi kullanmaya zorluyor kelime dağarcığın. Çıkma teklifi. Hangi mantık bunu malesef beyinlerimize kazıdı bilmiyorum. Amacı çıkma derken beraber yükselmek anlamını kullandı yoksa hayatın zorlukların birlikte aşalım mı. Bu kelime yıllar öncesinde “Konuşalım mı” idi. Evrim geçirerek benimle çıkarmısına döndü.
Kadın erkek ilişkilerinde tam bir dönüm noktasıdır. Birinin birine karşı niyetini belli ettigi bu an çogu genci haybeye madara eder. Yaşlandıkça daha doğal hal alır ama hiçbir zaman adından bahsedilmez. O vardır fakat kimse söz etmez. Ne derseniz deyin yine en iyi kelime olarak kalıyor. Mesela “Seninle bir ilişki yaşayalım mı” dediğinde karşıdan çatanak bir çanta yada hokkalı bir tokat yiyebilirsin. Çıkma diyince karşındaki en azandan saçma sapan esprilerle olayı geliştirebilir. “Nereye çıkacağız asansönle mi, merdivenle mi.” En azından karşındaki niyetini anlar. Genellikle yaş büyüdükçe bu kelime kullanılmaz. Ama ortaokul, lise yıllarının vazgeçilmezi olmuştur.
Tabi bu konu biraz sıkıntılı olabaliyor. Özellikle erkek abiler bu konuda türlü türlü ağır abiliği delakınlılığı bozmamak için elinden geleni yapıyor. Haa bir de bunun rededilme tarafı var. Bazıları bunu büyük bir kabus haline getirip kızı başkasınınz kollarına bırakabiliyor.
AYNA AYNA: İşte kadınların en çok eleştirdiğiniz ayna hobisi bir gün gelip sizin karşınıza fobi olup çıkıyor. Aynaya bakarak karşınızda teklif edeceğiniz hatun varmış gibi kendi kendinize konuşuyorsunuz. Bunun yaşı yok kocaman adamlarda bunu yapıyor.
-Arzu benimle çıkarmısın. Yok lan olmadı salak.
-Arzu uzun zamandan beri seni takip ediyorum. Takip ediyorum ne lan sapık mısın.
-Merhaba Arzu seni Arzuluyorum. Ohaaa! (Kendinle dalga geçerek)
-Öhöm öhöm. Arzu konuşabilirmiyiz. Ya olmuyor olmuyor olmuyor.
Bir şekilde dakikalar hatta saatlerce denersin ama bu konuşmaların hiç biri olmaz. Doğaçlama saçmalarsın.
ÇEKİNGENLİK: En çok yapılan hatalardan biri ise çekingenliğinizdir. Bu çekingenlikten kızı kaybedebilirsiniz. Acele edin. Bu işin kuralı fazla uzatmamaktır. Eğer hatun kişisi seni kesiyorsa hemen davran ve konuş. Çünkü sana karşı etkilenmesi yavaş yavaş söner. Fakat kızlar zekidir ve sizden hemen hareket bekler. Zamanı kısıtlıdır. Başkasından hoşlanmadan hemen davran.
BU KELİMEYİ KULLANMA: Arkadaşlar ada çıkma teklifi olsa da bu kelimeyi kullanmamaya dikkat edin. Karşısına geçip “Benimle çıkar mısın” diye sorarsan seni zayfı biri olarak görebilir. Çünkü ipi onun eline bırakmışssındır. Bunun yerine
- Hadi konsere gidelim
- Hadi partiye gidelim
- Hadi sinemaya gidelim
- Hadi kahve içelim
İşte zaten özgüveninizden etkilenmiştir. Ama sizinle birlikte olmak istemez ise zaten nezaket olarak. “Yok teşekkür ederim” gibi cevap alırsınız. En azından hayır gibi net bir cevap almazssınız.
TAVSİYELER
İyi bir randevu için aşağıdakileri gerçekleştirin. Ucuz olmalı. Ama yani ucuz dedikse de berbat bir yere götürme. Kolay, karmaşık aktiviteler içermemeli. Öyle birbirinizi duymak için farklı şekillere girebilceğiniz yer olmamalı. Sakin ol sesinin tonunu dysun. Size özel olmalı (Başka insanlarında içinde bulunduğu aktiviteler olmamalı) Yani yalnız kalın. Kontrol sende olmalı, randevu konusunda bütün kararları sen vermelisin. (Nerede, ne zaman buluşacaksınız, neler yapacaksınız gibi.)
16 Kasım 2012 Cuma
ÇİRKİN ERKEK YAVRUSU
Başlıktan anlıyacağınız gibi size bir hikaye ya da çirkin bir babanın güzel çocuğu masalını anlatmayacağım. Burada ‘yavru’ diye bahsettiğim tamamen tabiri caizsse, çok özür dileyerek erkeklerin güzel buldukları kadınlar için kullandıkları kelime. Nereden geldi bu konu aklıma, kısaca şöyle özet geçeyim. Çok yakın erkek arkadaşımla bir alışveriş merkezinde turluyorken önümüze afet-i devran mı desem, huri mi desem -yine özür dileyerek- cillop mu desem müthiş güzellikte bir hatun kişisi vardı. Ve yanında bir o kadar da Allah’a güç gitmesin kısa boylu çirkin mi çirkin bir adam. Eee tabiki Türk olarak hemen yapıştırmaya başladık. “Para var huzur var”, “Hatun çirkin sever”, “Armutun iyisini ayılar yer” başlıklarıyla günümüzün konusu haline getirdik. Bizdeki dumurun bini bir para şekilde, Küçük Emrah edalarıyla sol tarafımız boş bir şekilde yola devam ederken o çirkin dediğimiz adam bir Huri ile birlikte yanımızdan uzaklaştı.
Ben çirkinim bana kızlar bakmıyor diyen arkadaşlara sesleniyorum. Abiciğim üzülmeyin bakın güzel hatunlar sizleri de seviyor. Ne mi yapmanız lazım kısaca özetliyim...
ARKADAŞ OLUN: İlk önce kızlarla yakın arkadaş olun. Bunun avantajını göreceksiniz. Her şeylerini size anlatırlar. Böylelikle kadınları tanıyacaksınız.
ESPİRİLİ OLUN: Espri yapmayı öğrenin. Çünkü çirkinsiniz ve tipinizle kızları daha çok güldürme şansınız var. Erkekleri kötüleyen espriler yaparak onların kalbini fethedin.
BOY KISALTMASI: Boyunuz uzunsa şansınız az. Çünkü ‘kısa boylular daha zekidir intabası’ yalanı kadınlarda mevcuttur. Bakınız Okan Bayulgen, Cem Yılmaz, Robert De Niro, Marc Anthony. Eğer boyunuz uzunsa hemen haltere başlayın...
KÜLTÜRLÜ OLUN: Çok kitap okumanıza gerek yok. Ama mutlaka bir kaç kitap sayabilecek kadar olun. Önemli olan üç kelimeyi yan yana kullanabilmektir. Yani düzgün konuşursanız etkileme olanağınız daha yüksektir.
OLGUN OLUN: Kızlar olgun erkeklere bayılır. Olgun değilseniz bile olgun gibi davranmaya dikkat edin. Tarafsız yorumlar yapın.
SPOR YAPIN: Yüzünüzden hayır yoksa vücudunuza bakın. Kaslı bir vücut bizim gibi olmasa da “Çuval geçir, gerisine karışma mantığı” yaratabilir.
SAKAL VE SAÇ UZATIN: İşte en güzel kamuflajdır sakal. Mutlaka uzatılmalı. Bir de saç uzatılırsa ohh değmeyin karizmaya.
GÜZEL GİYİNİN: Giyim de en güzel kamuflajlardandır. Ne demişler “ "Güzellik 10'dur, 9'u dondur" burdaki don kelimesi cinsel bir obje değildir. Yalnış anlamayın. Hee! Son zamanlarda moda olan fular ve kemik gözlük tamamen sizi değişterebilir.
PARFÜM: Parfüme para harcayın. Çünkü kadınlar erkekteki kokuya çok önem verir. Geçerken kokunuz havada kalsın.
SES TONU: Ses tonunuz kötüyse bir de çirkinseniz hiç şansınız yok. İyisi mi bir ameliyat ile ses tellerinizle oynayın. Ses tonu kadınlar için çok önemli. Sırf ses tonu ile erkekle çıkan kadın tanıyorum. Eee, şiir de okursanız o ses tonuyla tamamdır. 10 numara 5 yıldız.
ZENGİN OLUN: Hem çirkin hem de fakirseniz işiniz hepten zor. Eğer zenginseniz bu yukardakileri zaten yapacaksınız. Ya da parayı seven bir hatun kişisi bulacaksınız. Neyse sizin gönlünüz zengin olsun yeter.
Peki mantık olarak güzel kadınların yanında neden çirkin erkek vardır. Şöyle bir araştırdık:
ALDATILMA: Bu soruya verilebilecek en güzel cevap şahsen; kadınların aldatılma olasılığının düşük olmasını istemeleri. Yanındaki adam yakışıklı ise onu elinden kaçırmamak için ya da başka bir kızın aklını çelmesini engellemek için çaba sarf etmesi gerekecek ister istemez.
KUZGUNA YAVRUSU: Görsel bişey bu. Belki seviyodur ama ona çirkin gözükmüyodur.
TEZATLAR: Erkek zenginse kızın, kız aptalsa erkeğin zeki olduğu ilişki türüdür.
MADDİYAT: Hani bir atasözü vardır ya “Çirkin kadın yoktur az vokta vardır”ın karşılığı “Çirkin erkek yoktur az dolar” vardır ile cevaplanabilecek bir soru.
Sonuç olarak çirkin arkadaşlar üzülmeyin her şeyin bir çaresi vardır.
15 Kasım 2012 Perşembe
ERKEKLERİN BEDEN DİLİ
Dün kadınların sizden hoşlandıklarını beden dilinden nasıl anlayabiliceğinizi anlattım. Bugün ise erkeklerin sizden hoşlandığındaki beden dillerini anlatacağım. Gerçi bu kadınlardan daha kolay bir konu ama yine de bazı bayan arkadaşlara hizmetim olsun.
GÖZLER VE BAKIŞLAR
Hoşlandığınız adam size bir şey anlatırken kaşlarını kaldırıyorsa bu adam size meyilli demektir. Eğer siz bir şey anlatırken yavaşça kaşlarını kaldırıyorsa yine size meyilli demektir. Haa tiki varsa bu konuda bir şey diyemem heralde tiki olduğunu anlarsınız. Bu ilginç ifade, onun sizi ne kadar büyüleyici ne kadar çekici bulduğunu gösterir. Gözlerine dikkatlice bakın gözbebekleri büyür. Yine kadınlarda olduğu gibi ışık ile gözbebeklerin büyümesi gerçekleşebilir. Yanılmayın. Eğer dudaklarınıza dik dik bakıyorsa, göz göze gelmemeye çabalıyor demektir. Eğer gözlerinize bakmaktan kaçınıyorsa, onunla ilişkinizi bitirmeniz de yarar var. Kafasında başka planlar yapıyordur. Anladınız siz onu.
DUDAKLAR
Eğer sizi beğendiyse sizin gözlerinize bakarken dudakları aralık ise sizden hoşlanmıştır. Nefesini sadece burnundan alamıyor, ağızını aralayarak oradan nefes alıyordur. Adamın nefeseni kestiniz. Ağzı çok açıksa bunu bilemem ben bu konada o adama avil yakıştırmasını yaparım.
BURUN
Burun deliklerine dikkat edin. Çünkü sizden hoşlanan adamın yüzünde gerilme burun deliklerinde genişleme görülebilir. Hani bazı adamlara öküz diyorsunuz ya burdan da geliyor olabilir. İşin şakası bir yana erkek arkadaşlar burnunuzu iyice silip kız arkadaşlarınızın yanına gelin. Şifrenizi açığa çıkarttım, burun deliğinize bakarlarken görmek istemeyecekleri bir durumla karşılaşmasınlar. Kızlar içinse tavsiyem bu durumu soğuk havalarda denemeyin.
MİMİKLER
Birden ağır abi gibi duran adam ya da hareketli fırlama olan adam abuk subuk mimikler yapmaya başlar. Bu sizin dikkatinizi çekmek istediğindendir. Bu konu için adamı fazla yargılamıyın. Yazık adam sizden hoşlanmış ve sizin ilginizi çekmek için şekilden şekile giriyordur.
KRAVAT DÜZELTME
Bu harketin herkes ne anlama geldiğini bilir, kadının dudak yalama hareketine denktir, "Sana güzel görünmek istiyorum" demektir. Genellikle iş yerlerinde vuku bulan bir olaydır.
SAÇLAR
Kendini çok yakışıklı bulan adam eğer saçları varsa saçları ile oynar. Eğer kel ise az kalmış saçlarına dokunmak ister. Ne işe yarayacaksa. Uzun saçlıysa mutlaka elleri ile saçlarını arkaya atar.
GÜÇ GÖSTERİSİ
Sizden hoşlandıysa ve spor yapıyorsa bunu sizi etkilemek için gösteriş yapacaktır. Mesela kaşığı tutarken kolundaki kasları mutlaka kasar. Ya da yolda yürürken koluma gir diyerek kol kaslarını kasarak sizi etkilemek isteyebilir.
SİZİ SÜZER
Gözleriyle tüm vücudunuzu süzmesi, normal bir erkek ise ileriki boyuttta neler olabiliceğini düşünüyordur. Eğer sizle kısa bir ilişki ise o zaman dikkat edin hemen bu olaya girmek istiyordur. Bunu yapmam diyen erkek yalan söylüyordur.
DOKUNMAK
Erkek hoşlandıysa kadınlardan daha az temas etmek ister. Çünkü kadınların yalnış anlamasından korkar. Çok düşünceliyiz ya. Neyse sonrasında eğer siz temas yaptıysanız diğer temaslar erkeklerden gelir. Artık sizden hoşlanıyor, adamı elde ettiniz. Hayırlı uğurlu olsun.
AĞIZ KURUMASI
Sürekli içecek bir şey istiyorsa ağzı kurumuştur. Çünkü heyecandan ağız kuruması normaldir. Böyle durumlarda adam sürekli hareket halindeyse çok su içtiğinden tuvalet ihtiyacı vardır. Herhangi bir hareket değildir. Utanıyor ve sürekli tuvalete gitmek istemiyordur.
14 Kasım 2012 Çarşamba
Kadınların Bedel Dili
Bir kadından hoşlanıyorsunuz ama bir türlü açılamıyorsunuz. Karşınızdakinin neler hissettiğini anlamaya çalışıyorsunuz. Bunu yapmanız çok zor. Böyle bir şey için akıl okumalısınız ki bu da sizi delirtebilir. Ama ben size kadınların en azından beden dili ile neler anlatmaya çalıştıklarını örnekliyeceğim.
SAÇLARI İLE OYNARLARSA
Karşılıklı oturuyorsunuz. Aklınızdan ne zaman açılayım ve rahatlayayım geçiyor. Abuk sabuk konulara girdiniz, konuyu uzattıkça uzatıyorsunuz. Bu durumda sakin olun, çünkü kadınlar beden dili ile istemeden size kendini belli eder. Eğer parmakları saçları ile oynuyorsa bilin ki bir şey iyi gidiyor. Tabi bu ikiye ayrılıyor. Saçları ile yavaş bir şekilde oynuyorsa “Tamam hazırım ve senden hoşlanıyorum”dur. Bence hemen açılın. Hızlı bir şekilde oynuyorsa, gergin ya da heyecanlıdır, temkinli açılın.
SİZE DOKUNURSA
Konuşma esnasında size dokunmaya çalışıyorsa, işler iyiye gidiyor dostum. Hazırsın! Çünkü seni etkilemeye çalışıyor. Elektrik akımını sana geçiriyor. Gülerken elinize ya da kolunuza dokunuyorsa, işte tamam budur diyebilirsiniz.
ELLER ELLER ELLER
Kadın için eller çok önemlidir. Uzun süre elinize bakıyorsa panik yapmayın ve ellerinizi utangaç adam gibi birbirine kenetlemeyin. Rahat olun, çünkü sizden hoşlanıyor. Yüzünüze bakmıyorsa, panik yapmayın. Çünkü utangaçlığından... O yüzden ellerinize bakkalmıştır. Eğer sizden sıkılmışsa ya da bir şeyinize kızmışsa masada ritm tutabilir. Hayatınızın her yanında bu gerçekleşirse korkun. Hee bir de bunun negatif tarafları var. Eğer çenesini tutup bakışları düşünceli ise sizden etkilenmediğini gösterir.
KOLLAR BAĞLANIRSA
Eğer kadın kollarını bağlamış ve sırtını koltuğa ya da sandalyeye yaslamışsa abooo şansınızı tüketmişsiniz. Hiç etkilenmemiş ve ne zaman bitecek bu konuşma düşüncesindedir. Bu durumda bir yerlerinizi yırtasınız dahi kurtaramazsınız. Çünkü sizin için iğreannnç yorumunu yapıyordur içinden. Geçmiş olsun. Hemen konuyu uzatmadan dağılın.
DUDAKLARINI ISLATIRSA
Dudaklarını ıslatıyor ya da ısırıyorsa bu sizinle flört ediyor anlamına gelir. “Beni hemen öpsene adamım” da demiş olabilir. Siz çoğu zaman utangaç olduğunu düşünürsünüz ama o sizinle çaktırmadan flört ediyor. Hadi yırttınız. Ama iyi dikkat edin dudağı kurumuş olabilir ve siz öpmeye kalkarsanız beşparmak dağlarını yakından görebilirsiniz.
GÖZLER KALBİN AYNASIDIR
Eğer eller konumuzda açıkladığımız gibi gözünüze bakmıyor, ellerinize bakıyorsa utanıyordur. Ama gözünüze bakmayıp başka bir yere bakıyorsa geçmiş olsun. Gözlerinize dalıyorsa bunun için benim bir açıklama yapmama ihtiyaç yok sanırım. Yoksa salak diyerek terk edebilir ortamı. Uzmanlar, ‘bir kadın sizden hoşlanıyorsa gözbebekleri büyür’ diyor ama fazla güvenmeyin, ışık durumu sizi yanıltabilir ve sonunda mors olabilirsiniz.
AYAK VE BACAKLAR
Eğer ayaklarının ucu size dönükse evet bu iş için hazırsınız. Ama değilse bir şeyler yap ve ayaklarının yönü sana dönsün. Sakın şiddetle döndürmeye çalışmayın!
Bir bacağını altına alıp da diğer bacağını uzatan kadın, rahat ve kendine güveni olan biridir. Bacak bacak üstüne atması da rahat olduğuna işaret edebilir. Bacak bacak üstüne attıktan sonra bacakları paralel olarak yana alma davranışı ise kadının çekiciliğini ortaya koyma biçimidir. Erkeğe karşı davetkar bir tutum içindedir. Yine de fazla ileri gitmeyin, topuğu yemeyin yüzünüzün ortasına.
Evet erkekler sizin için daha ne yapayım bilemedim.
13 Kasım 2012 Salı
ERKEKLER ODUN MU, ÖKÜZ MÜ?
Son dönemde kızlar arasında iyice moda olan “Bütün erkekler odun” ya da “Bütün erkekler öküz” söylemi iyice yayılmakta. Kadınların yüzde 80’nin bu söylemi yaptığını biliyoruz. Kadınlar, erkekleri neden bir hayvana ya da ağacın parçalanmış haline benzetiyorlar. Genellikle bunu sevgilisinden beklentilerini alamayan kadınlar yapıyor. Peki niye bu söylemlerle erkekleri suçluyorlar bir bakalım.
GAZ ÇIKARMA: Genelde eskiyen bir ilişkide erkek rahat olmak istiyor ve alanen sevgilisinin yanında gaz çıkartıyor. Kadınlar buna gülseler de bu hareketi hiç sevmez. Saygısızlık olarak görür. Hatta bu tür geğirme, yellenme ve büyük tuvaletinizi yaptığınızı hayal bile etmek istemez. Küçük abdeste daha sempatik bakarlar. Haa bu ayrılık sebebi mi. Osuruktan bir sebep olarak görür. Ama ilerde erkeğin aleyhinde delil olarak kullanabilir.
KÜFÜRLÜ KONUŞMA: Başlarda çok nazik çok kibar olan erkeğin evrim geçirerek içinden bir canavar çıkmasını izleyen kadın, size bu söylemi rahatlıkla yapabilir. Her kelimenizin noktalama işareti gibi küfürle sonlanmasına huzursuz olurlar. Kavga anında bu tür adamlar sevgilisine de küfür edebilir mantığındadırlar.
ÖZEL GÜNLER: Erkek arkadaşlar özel günler konusunda kadınların bu kadar hassas olduğunu hala kabullenmiş değiller. Kadınlar unutmaz. 20 yıl daha geçse hatta o günü unutturmak için her sene tören bile düzenlesen, unuttuğun o günü unutmaz, unutturmaz. Ama erkek arkadaşlarım ısrarla unutmakta diretirler.
İLGİSİZLİK: En çok öküz ve odun şikayetlerini bundan alıyorum. “Beni aramıyor ilgi göstermiyor. İlk zamanlar güzel mekanlara giderdik şimdi hep erteliyor. Ama maç oldu mu hemen koşuyor” Evet erkek ilgi konusunda sınıfta kalır. Çünkü artık kendisinin olduğuna inandığı kadını için “Her dakika ne arıyacağım abi. Askerlik gibi oldu hayatım. Sürekli içtimadayım” bakışı yer alır. Sıkılmaya gelemez erkek abilerimiz. Ama malesef kadınlar sürekli ilgi ister. Bu kördüğüm hiç bir zaman çözümlenemez.
ISSIZ ADAM : Genelde kadınlar bir kurtuluş gibi gördükleri erkeklerin birden “Akşam bana gel. Sana pul kolleksiyonumu göstereyim” mantığını sergileyince ve bu tür vakaalarda birden fazla şekilde karşılaşınca kurunun yanında yaşta yanıyor.
RED EDİLME : Hoşlandığı erkek için türlü türlü hallare girip erkeğin başka bir kızla beraber olmasının sonunda da böyle bir suçlama gelebilir. “Öküz benim gibi hatun varken sen git o zilliyle beraber ol.” Bu tür vakalardan bir önceside bütün cazibesini kullanan kadın karşılık alamayınca “Adam tam bir odun. Daha ne yapayım görmüyor beni” gibi.
Bazı yaşanan örnekleri verelim.
1-Restorant da sevgilimle yemek yerken kolonyalı mendille koltuk altlarını hışımla sildi.
2-Hayatım, başbaşa bir yemek yesek.. Az hava alsak diyorum ne zamandır gitmiyoruz ..
- Otur ulenn yerinde, garılıını bil! Milletin garılarına mı özeniyoğnn lan..
-Aman allahım! Ben kimle evliymişim böle ..
3-Ne yersin canım?
-Ben tost alayım. Kaşarlı olsun.
-Gözleme ye bence.
-Yok ben tost yemek istiyorum canım.
Öküzümüz garsona döner:
-İki kıymalı gözleme.
4-İki nişanlı çift ve aynı zamanda arkadaş yüzük almaya gitmektedirler. Alyanslarını alacak olan çift tezgahtarın yanına yaklaşırlar. Tezgahtar sorar yüzük kime olacak? Odunumuz nişanlısını göstererek bayana der. Bayana? peki.
ERKEKLERİN CEVABI:
Tabii bu kadar suçlamaya erkek arkadaşların da bir cevabı olacaktır. Bakalım neler söylemişler.
1-Kız kişisinin babasına da saygısının bulunmadığını kanıtlayan cümle.
2-Odunuz tabii. Yakıp geçiyorlar bizi.
3-Yok daha öküz değilim. Şimdilik tosunum. Baban yaşına gelince ben de öküz olucam..
4-Gün boyu sefer yapan trenleri izlemeye dalıp, buluşmaya gelmemesi. Sevgilisini 3.5 saat boyunca kafelerde ağaç etmesi.
5-O zaman bütün kadınlar Hindu’dur.
6-Öyleyse bunu söyleyen kadınlar da inektir.
Neyse bunun sonu yok. Olayı şöyle bitirelim. Bütün olarak genellemezssek erkeklerde üstüne alınmaz. Sizlere Grup Vitamin’in Fatoş şarkısının sonuyla veda edeceğim
“Bu şarkının ana fikri bütün erkekler öküz bütün erkekler öküz,
Ana fikrin baba fikri kızlar öküzü sever kızlar öküzü sever.”
12 Kasım 2012 Pazartesi
ELİNİ ÇABUK TUT!
ORTAMDA sevgi kelebekleri uçuşuyor. Kahkahalar, şakalar, gülmeler tavan yapmış... Aşk nirvana ulaşmışken, artık zamanı gelmiştir. Aslında günler önce zamanı gelmiştir. Utanırsın acaba karşılık verir mi pisikolojisi ile oyunu çekimser kullanırsın. Aslında herşey çok güzel ama artık voltranı oluşturmak gerekiyor. Erkekten beklenen ilk adımdır. Bazı kızlar dayanamaz erkeğin çekingenliğine... İlk hamleyi o yapar. Hatta kızlar artık elimden tut pisikolojisini erkeğe göstermek için yürürken koluna girer. Ama erkek o ara zaten bunu düşünüyordur. Elinizi bence çabuk tutun derim yoksa kızlar bu çekingenliklerden pek hoşlanmaz.
Bu konuda bazı kızlar temkinlidir. Acaba elimi versem kolumu kaptırır mıyım korkusundan eller geri planda tutulur. Genellikle bu tür kız arkadaşlar “Şimdi elimden tutacak. Eeee sonra öpmeye kalkar da. Ooo bu akşam yatağa bile beni atmaya çalışır” gibi paranoyak şizofrenik vakaa yaşarlar. Değişik bir pisiokoljik durumdur. Biliyorum eninde sonunda bir şekilde tutuyorsunuz ya da tutturuyorsunuz.
DOĞAÇLAMA
Beklenmedik anda kendinize bile inanmadığınız bir eylemdir. Saatlerce ellerine bakışlarınızla kenetlenirsiniz. O el belli zaman geçtikçe gözünüzde Frdey’nin Kabusu halini alır. Yani Ferdy’nin elini hatırlarsınız bıçak eller gibi gözükmeye başlar. Artık ellerden gözlerinizi çekersiniz. Doğaçlama “Battı balık yan going” ile birden fark etmeden bakmışssınız ki elinden tutmuşssunuz. Bu olay beyninin senin dışında hareket etmesidir. Yani size “Hadi lan sen yapmazssan ben yaparım gayri” ile size yardımcı olmuştur.
İŞİN FALLARA KALMIŞ
Genellikle bir cafede cereyan eder olay. Muhabbetler kahkahalar devam edince sevgilinin gözlerine kilitlenip sinsice.
-Çok iyi fal bakarım biliyor musun?
-Gerçekten miii?
-Valla. Ustayımdır.
-Tamam hemen kahve söyleyeyim.
-???? (Hadi lan kahve falı vardı dimi?)
-Kahve söyleyelim mi.
-Söyleyelim ama ben el falı bakıyorum.
-Aaaaa. Süper bakasana ya.
Evet işlem tamam. Fal bakıyım derken elini bırakmazssın.
OMUZ OMUZA
Elle tutmanın öncesinde acaba yandan omuzuna el atayım mı ile şekilden şekile girersin. Türlü türlü bahanelerle elini omzuna doğru atmaya çalışırsın. Fakat al omuza ilk dokunmamaya çalışırsın. çünkü beklenmedik bir çekilme ile apışımp kalma tehlikesinden korkar. “Yani kolum ağrıdı da attım” havası verirsin. Ama en sonunda yavaş yavaş temas sağlanır. Eğer ses gelmiyorsa temas kuvvetlenir ve eller omuzu kavrar. Hayırlı uğurlu olsun oldu da bitti maşallah nazar değmez inşallah.
HAVA BAHANESİ
Genellikle yolda yürürken veya soğuk bir mekanda otururken hava şartalırın bahane edilir. Soguk bir hava bu ortama en uygun durumdur. Ellerinizi sevgilinizin eldiveni kıvamında kullanarak olayı hızlandırabilirsiniz. Yürüyorsanız elleri üşüyen sevgilinize “Koluma gir ve elini cebime sok” deyip. Ordanda benimde elim üşüdü deyip ceketinizin cebine soktuğunuzda elini tutmuş olursunuz. Ses yoksa bu iş tamamdır. Kızlar için de bu bahane çekindgen sevgilinin elinin tutması konusunda yardımcı olabilir.
ÇATTANAK TUTMA
Böyle arkadaşlar genellikle bu konuda tecrübe sahibidir ya da karşı tarafın vereceği tepkiyi umursamaz. Çat diye tutup hiç bir şey olmamış ya da gayet normal havası verilir. Karşı taraftan tepki gelirse hazırlıklıdırlar. kıvırma payları için alternatifler hazırdır.
Tabi böyle durumlarda dikkat edilmesi hususlar vardır. Heyecandan terleyen el iğreti olabilir. Hemen üstünüze siliniz. Bence hala düşünen varsa elini çabuk tutsun.
10 Kasım 2012 Cumartesi
Uçak korkusu
Yıllarca bir çok kez binmeme ve bu sefer artık atlatacağım dememe rağmen her seferinde daha çok artan bir şeydir benim için uçak korkusu. Sıradan bir insanın sınırlarını zorlayan eylem sonucu bünyede oluşan korkudur. Nitekim uçağın inişinde ve kalkışında pencereden bakıldığında adamın kan basıncı tavan yapar. Halbuki siz gayet naif bir yaşam sürerken günün birinde uzak bir mesafeyi katetmek zorunda kalırsınız, elinizdeki en iyi seçenekse uçağa binmektir. Daha bir gün önce yatağınızda ne kadar huzurlu olduğunuzu düşünürken bir anda kendinizi kaza sırasında ortaya çıkan oksijen maskesini kullanmayı düşünürken bulursunuz.
En son uçağa bindiğimde yanımda annem vardı. Herkes yerine otururken bir anda ışık hızının bir an önce icat edilmesini diledim. Bir an önce bitsin bu melet mantığı ile korkumun yüzüme vuran yansımasını gidermeye çalıştım. Uçmayı çok seven annem beni yatıştırmaya çalıştı .”Oğlum ne güzel bulutların arasından geçeceğiz. Bembeyaz.” Annemin o bembeyaz kelimesi bile bana kefenimi hatırlatıyordu. Neyse güler yüzlü hostes hanımla uçakta herhangi bir sorun ile karşılaştığında neler yapmamızı anlatırken ben zaten o an uçağı düşürmüş az kalmış Hakkın rahmetine kavuşuyordum. Sonra anonslar gelir emniyet kemerleri takılır. Anonslar diyince size kısaca kendimi anlatayım.
Anons: Sayın yolcularımız...
Ben: Allah bi' şey oldu!
Anons: İyi uçuşlar dileriz.
Ben: Ohh...
Biraz Sonra...
Anons: Sayın yolcularımız...
Ben: Ananı!
Anons: İstanbul’da şöyle şöyle bir hava bekleniyor.
Ben: Ohh...
Biraz sonra...
Anons: Sayın yolcularımız...
Ben: Eşşhedüenla...
Anons: Birazdan servisimiz başlayacaktır.
Ben: Ohh...
İyice daralmaya başlamıştım. Uçak korkusu olan her insan gibi benimde “Ya ton ağırlığındaki uçak nasıl havada duracak” ile iyice devamını getirdim. Bir sürü gerginlik ve hayalgücümün yaşattığı zorluklara rağmen havalandık. Ama ben “Lannnnnn. İnmek istiyorum durdurun müsait yerde” diye bağırasım vardı. Belli bir süre uçak hiç sallantısız uçuyorduk. Tam rahatlamışken birden sallantılar başladı. Eğer bu meslekte tecrübeleri olmasa hostesler beni sapık diye suçlarlardı. Çünkü gözlerimi açıp onların gözlerine pür dikkat “Acaba düşüyor muyuz endişesi” ile bakıyordum. Bir kaç sallantı ile İstanbul’a inişe geçtik. Bildiğiniz korku filmi yazıyordum kafamda. Sonuç olarak İstanbul’a iniş yaptık. Utanmasam toprağı öpecek kıvama gelmiştim. Sonra döndüm uçağa “Seni yeneceaam bir gün. Bir gün benim olacaksınn” diyesim geldi ama diyemedim ya.
Bu dünyada benden başka korkan insanlar da var elbet. Bakalım neler demişler.
Korkuyu yenmek için en kolay yol içinizden 10 defa "Hiç korkma, sonsuza kadar havada kalan bir uçak hiçbir zaman olmamamıştır." cümlesini tekrarlamak gerekir.
Bir uçağın düşme olasılığı ister 5 milyonda bir olsun isterse 50 milyonda bir (ki doğrusu 4.5 milyonda 1 miş) istatistiksel olarak bakıldığında, her binişte azalması değil artması gereken korkudur.
Her uçağa binmek zorunda kalışımda 1 kilo votka içmeme sebep olan en pis fobilerden bir tanesi.
Yanınızda sizden daha çok korkan biri varsa oldukça hafifleyen korkudur. Uçağa girdiği andan çıktığı ana kadar dua eden teyzeden Allah razı olsun.
Olmamamız gereken bir yükseklikte olduğumuzdan dolayı gayet doğal bir korku.
Buda bir akdaşın uçak korkusu hakkındaki değişik yorumu.
Uçak üstünüze üstünüze geliyorsa olması gereken korkudur. Eğer böyle bir durumda korkulmuyor ve gelen uçağa mal mal bakılıyorsa acilen bir doktora görünmek gerekir. Sağ kalınırsa tabi...
Aynada poz veren kız
Taaa Pamuk Prenses’ten biliriz “Ayna ayna söyle bana, var mı benden daha güzeli” cümlesini söyleyen cadının ayna karşısındaki kendine olan hayranlığını. Bazı kadınların asansöre girdiklerinde katlarına inene ya da çıkana kadar aynaya baktıklarını görüyorum. Ayna onlar için vazgeçilmez bir olaydır. Bu konu hakkında sevgili arkadaşım Özlem Yılmaz’ın Cafe Ruj’da bir yazısı vardı. Özellikle yazının şu kısmı herşeyi açıklıyor: “İşte kadınların vazgeçilmezi aynalar, yüzyıllardır varlığını en çok da bizlerin sayesinde sürdürüyor. Bazen dert ortağımız, bazen moral kaynağımız ya da modumuzu düşüren kaynak, bazen de biricik yalancımız oluyor. Ayna aslında havamıza göre şekil değiştiriyor. Biz ne dersek onu yapıyor!”
İşte sevgili Özlem bu konuyu kısaca özetlemiş. Artık yüzyıllardır devam eden bir şeyi tartışmamızın hiçbir anlamı yok.
İngiltere’de yapılan ankette kadınların güzel görünüp görünmediklerini günde sekiz kere kontrol ettikleri ortaya çıktı. Kadınların kullandığı en popüler “kontrol” noktası ise karşısında duranların güneş gözlüğü camları. Bunu nasıl düşünüyorlar diye düşünmeyeceğim. Arabanın jant kapağını ayna olarak kullanıp makyaj yapan kadın biliyorum.
Yine bir araştırmaya göre on kadından bir tanesi bir arabanın yanından geçerken aynasına bakmaktan kendisini alamıyor. Kadınların %39’unun ise aynaya baktıktan sonra kendilerine güvenlerinin arttığı söyleniyor.
Birçok kadın biliyorum “Sağ (ya da sol) profilimden çekmezseniz fotoğraf çekilmem” diyen. İşte ben buna profil fotosu derim. Abicim “Nedir bu ya. Ne fark eder” dediğimde bir şekilde beni ikna ediyorlar.
Bütün bunlara sözüm yok ama özellikle facebook çıktıktan sonra karşımıza çıkan profil fotoğraflarına lafım. Aynanın karşısına geçip üç harfliler çapmış gibi bir ağzı ya da bir dudağını yamultan veya barış işareti olan işaret ve orta parmakları kameraya çok ''cool'' zannedilip sokan, gözlerin sağ-sol üst köşelere devrilip sevimli kız bakışı attığını sanan ve tepeden fotoğraf çeken arkadaşlar... Hiç güzel değilsiniz. Aynada fotoğraf çekmek ne arkadaşım. Bu nasıl bir psikoloji. İşte biz de araştırdık, gerek internette gerekse çevremden bakın ne yorumlar yapılmış.
Fotoğraf makinasından ziyade telefonla yapılan harekettir. Fotoğraf makinesiyle yapılıyorsa makinenin 3-5 saniye sonraya programlanıp otomatik çekmesi fonksyonu bilinmiyordur, açılıp kullanım kılavuzu okunmalıdır.
Akıl dağıtılırken saçı bozulmasın diye şemsiye açan kızdır.
İğrençtir. Orası ayrı mesele. Ancak sebebi, kişinin aynada gördüğü kendi görüntüsünü daha çok beğenmesi ve aynada güzel çıkan bu görüntünün fotoğraf makinesi tarafından ölümsüzleştirilmesi hevesine kapılmasıdır. Her defasında bir umutla aynadaki görüntünün fotoğraflanmasına rağmen sonuç hep hüsran olur.
Lan insan evladı. Kendini aynada gördükten sonra bir de resmini mi çekeceksin utanmadan?’ diye sormak gerekir böylesine. Hayır bir sürü facebook profilinde böyle kız erkek gördüm, hiçbiri bir şeye benzemiyor arkadaş. Bunların erkek versiyonu da şöyledir ki: Arabayla fotoğraf çektiren erkek. (Bu konuda ilerleyen günlerde önünüzde olacak.)
Arkadaşım ayna ve ben mesajı vermeye çalışan insandır. Ya da öyle bir şey. Manyak mı ne.
9 Kasım 2012 Cuma
Ya erkekler olmasaydı
Geçen gün gazetede masama doğru yürürken Ekonomi muhabirimiz Burçin Göktan arkadaşım ile göz göze geldiğimizde öfkeyle dönerek bana “Erkek değil misiniz, hepiniz aynısınız” dediğindeki dumurumu size anlatamam. Cevabım “Heee aynıyız” oldu. Evet anatomimiz aynı. Neden bunu düşündü, niye bana bunu söyledi bilmiyorum. Sadece kurunun yanında yaşın da yanması olayı gibi bir şeydi. “Ne oldu canım, niye böyle bir şey söyledin” desem, erkek arkadaşının bütün hıncını benden çıkaracağı için bir manevrayla yerime kıvrıldım, bilgisayarın arkasına geçtim, bir şeyden korkan çocuk gibi kendimi sakladım. Göz göze gelmemeye çalıştım. Bu sözü duyduğunuzda tehlikeli bir durum olur. Üç kız ya barda, kafede, mekan ve zaman farketmeksizin biz erkekleri çekiştiriyorlar. Ve bir tanıdık erkek bu muhabbetin üstüne gelince “Erkek değil misiniz, hepiniz aynısınız. Topunuzun köküne kibrit suyu” sözü ile erkek ırkına bir son vermek isterler. Peki bu erkekler olmasaydı dünyada neler olurdu mesela:
1-Erkekler olmasa meyhaneler ve kumarhaneler de olmazdı.
2- Erkekler olmasa kavanoz kapakları açılmazdı.
3- Erkekler olmasa yollarda bayan şoförleri sıkıştıran olmaz, “Yavrum kurban oliim araba kullanmana” türünden laflar edilmezdi.
4-Erkekler olmasa, aile mahkemeleri olmaz; boşanma davalarına bakan hakimler, çay partilerinde dedikodu yazarlığı yaparlardı.
5-Erkekler olmasa, Meclis’te günü birlik kermesler düzenlenir, çiğköfte partilerinin yerini, kek ve pasta partileri alırdı.
6- Kadınlar birbirini öldürürlerdi.
7-Cep telefonlarını karıştıracak birileri olmazdı.
8-Erkekler olmasa mangal partileri de olmaz, ateşi yelleyecek adam bulunmazdı.
9-Erkekler olmasa futbol olmazdı.
10- Dünyada insan nüfusunun
ömrü 70 yıl sonra sona ererdi.
11- Değişik bir insan ırkı çıkardı, erkeklik hormonu yüksek kadınlar ve kadınlık hormonu yüksek olan iki cins olabilirdi. Görüntü aynı, hakimiyet farklı olurdu. Erkeklerin var
olması daha iyi dedirtesi bir durum.
12- Erkek olmasa kadınlar arasında, senin sevgilin, benim sevgilim kavgaları da çıkmazdı.
Madem bu kadar dertlisiniz kızlar bu erkeklerden, bir de bunun şu tarafından bakın. Kadınların işlerini kolaylaştırılan buluşlar kimlerinmiş:
DİKİŞ: Dikiş makinesini 1830’da Fransız Barthelemy Thimonnier icat etti. Makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek, iğneyi kaldırıp indiriyordu.
ÜTÜ: Henry Seely 1882’de elektrikli ütüyü icat ederek kor halinde kömür konularak ısıtılan ve kullanımı zor ütüler ile elbiselerin ütülenmesine son verdi.
SÜPÜRGE: Temizliğin vazgeçilmezi elektrik süpürgesini de 1901’de Hubert Booth icat etti.
MİKSER: 1884 yılında Willis Johnson tarafından icat edildiği biliniyor.
MİKRODALGA FIRIN: Donmuş gıdaların ısıtılmasında kullanılan mikrodalga fırını 1945’te ABD’li Percy L. Spencer gerçekleştirmiş.
BUZDOLABI: Mutfakların basköşesinde yer alan buzdolabını 1805’de Oliver Evans icat etmiş.
TEFLON: 1939 yılında Dr. Roy J. Plunkett tarafından bulunan teflon daha sonra Dupont Teflon adıyla bugün tencere ve tavalarda kullanılmaya başlandı ve mutfağın vazgeçilmez aletleri arasında yerini aldı.
DONMUŞ GIDA: Kısıtlı zamanlarda yemek sorununun aşılmasını sağlayan donmuş gıdaların buluşu ise Clarence Birdsey’e ait. İlk donmuş gıdayı üreten Bridsey sayesinde artık birçok kadın yemek sorunu yaşamıyor.
SAKLAMA KABI: 1795’te Nicolas François Appert’in oluşturduğu kapak sistemi ile gıda saklama sorunu son buldu.
BEBEK BAKIMI: İngiliz William Kent 1733 ilk bebek arabasını üreterek bebeklerin gezdirilme sorununu ortadan kaldırırken, Henri Nestli de 1867’de ilk bebek mamasını üreterek bebek beslemesine katkı sağladı.
SAÇ BOYASI: Fransız kimyager Eugene Schueller, ilk saç boyasının yapımını gerçekleştirerek kadınların daha güzel görünmelerine imkan tanıdı...
Yani kızlar, biz erkekler olmasaydık siz de olmazdınız. Kibrit suyuna gerek yok.
Giripin Tribal enfeksiyonu
Son zamanlarda insanları bembeyaz surat ile yaşayan hayalet misali ellerinde mendille dolaşır görüyorum. Neden diye sormayacaksınız. Tabi ki kışa giriyoruz ve yılda bir iki kez yoklayan bela grip yine sizi buldu demektir. Öyle bir şey ki insan bünyesini hayattan alıkoyan, halsiz bırakan, sürekli sümük salgılamasına ve öksürmesine yol açan, vücut ısısını yükselten bir hastalık belasıdır. Eğer iş yerinizdeyseniz, izin alıp gitmek zor olur. Genellikle bilgisayarınıza devekuşu misali gömülürsünüz. Önünüzde bitki çayı ve bir çuval mendil durur. Çöp tenekeniz mendil artıkları ile doludur. Grip her zaman sıradan, basit bir hastalık gibi gelir birim amirlerine. Bu yüzden izin olayı zordur. Mecbur çalışırsınız. Genellikle de “Allah sana da yaşatsın ben görürüm. İnsan yaşamadan anlamıyor” gibi çağımızın tedavisi olmayan bir hastalığıymış tribine sokar. Öleceksiniz sanırsınız. Battaniye altında bitki çayınız ile anneye muhtaç bir yaşam sergilersiniz.
Aslında şöyle bir söylem var bu grip için her şeyi açıklıyor: Kötü grip 7 gün sürer... İyi grip 1 haftada geçer...
ÇEVRE BASKISI
Grip olduğunuzda sizin ve etrafınızdakilerin tribal enfeksiyona yakalanmaları muhtemeldir. Mesela gripli bir şekilde elinizde mendille dolaşırken karşınızda bir arkadaşınız geldi.
-Hayırdır Lütfi ne oldu hasta mısın?
-Ya sorma lanet grip beni buldu.
-Amannn. Uzak dur abi uzak durrr.
-Yok artık Lebron James . Olm AIDS olmadım.
-Geçmiş olsun güle güle...
SUÇLAMALAR
Eğer ilk gripi siz olursanız ve sizden sonra bir kişi daha gribe yakalandıysa: “Ulan Lütfi bize sattın hastalığı.” İnanın kürek cezası alsanız daha iyidir. Bu suçlamalarda ilk virüsü sizin getirdiğiniz inancına kapıldıysalar her grip olan kişi tarafından kötü gözlerle bakılırsınız.
ŞİFACILAR
Her yakalanıldığında etrafında bu hastalığı yenmek için türlü türlü otlar tavsiye eden insanların türemesine yol açar. Bunlar alanında oldukça tecrübelidir. Çünkü hassastır ve grip belası bunları vurmadan geçmez. O yüzden tecrübelerinden yararlanın.
MIZMIZLAR
Bu arkadaşlar hastalığı AIDS, veba, kolera ile eşdeğer görür. Koşarak doktora giderler. Psikolojik olarak rahatlarlar ama genelde akşam semptonları başlayınca tekrar psikolojik olarak çaresiz bir hastalığa yakalanmış edasıyla kendilerini yatağa atarlar. Hele hele son yıllarda bir dünya hayvan griplerini duydular ya yandılar, ölümcüldürler.
TINLAMAZLAR
“Ya gripten mi yıkalacağız, biz neler yaşamışız abiciğim” gibi gripi ayakta geçirmeye çalışan arkadaşlardır. Tripleri aslında halsizlikten yıkılır ama kendilerine ve etrafa belli etmemeye çalışırlar.
-Hayırdır abi burnun felan akıyor.
-Yok bir şey ya.
-Grip mi oldun abi sen.
-Yok dedim ya oğlum.
-Abi dinlenmen lazım.
-Başlıycam ya ufak tefek bir nezle olduk. Ne olcak ölmeyiz.
-Aman abi uzak dur benden.
-Yok ebenin köyü..
AŞISI TUTANLAR
Bu arkadaşlar genellikle ağır geçirilen bir gribal enfeksiyondan dolayı kış başlangıcı ile eczanelerde asılan ilana uyup koşarak aşı olurlar. Grip olanları küçümser dalga geçer. “Ben size demedim mi. Gidin aşı olun diye. Bakın ben turp gibiyim. Hahahaha” Türk sinemasındaki Erol Taş’ı andırırlar. Ama böyle bir arkadaşın bir hafta sonra grip olduğunu gördüğüm oldu.
Neyse ben bunları yazarken yanımda grip olan mesai arkadaşım Filiz Atasayar sanırım bana gribini bulaştırmak istiyor. Kısacası yukarıda dediğim gibi ilaçla 7 günde, ilaçsız 1 haftada geçer bu hastalık.
Aslında şöyle bir söylem var bu grip için her şeyi açıklıyor: Kötü grip 7 gün sürer... İyi grip 1 haftada geçer...
ÇEVRE BASKISI
Grip olduğunuzda sizin ve etrafınızdakilerin tribal enfeksiyona yakalanmaları muhtemeldir. Mesela gripli bir şekilde elinizde mendille dolaşırken karşınızda bir arkadaşınız geldi.
-Hayırdır Lütfi ne oldu hasta mısın?
-Ya sorma lanet grip beni buldu.
-Amannn. Uzak dur abi uzak durrr.
-Yok artık Lebron James . Olm AIDS olmadım.
-Geçmiş olsun güle güle...
SUÇLAMALAR
Eğer ilk gripi siz olursanız ve sizden sonra bir kişi daha gribe yakalandıysa: “Ulan Lütfi bize sattın hastalığı.” İnanın kürek cezası alsanız daha iyidir. Bu suçlamalarda ilk virüsü sizin getirdiğiniz inancına kapıldıysalar her grip olan kişi tarafından kötü gözlerle bakılırsınız.
ŞİFACILAR
Her yakalanıldığında etrafında bu hastalığı yenmek için türlü türlü otlar tavsiye eden insanların türemesine yol açar. Bunlar alanında oldukça tecrübelidir. Çünkü hassastır ve grip belası bunları vurmadan geçmez. O yüzden tecrübelerinden yararlanın.
MIZMIZLAR
Bu arkadaşlar hastalığı AIDS, veba, kolera ile eşdeğer görür. Koşarak doktora giderler. Psikolojik olarak rahatlarlar ama genelde akşam semptonları başlayınca tekrar psikolojik olarak çaresiz bir hastalığa yakalanmış edasıyla kendilerini yatağa atarlar. Hele hele son yıllarda bir dünya hayvan griplerini duydular ya yandılar, ölümcüldürler.
TINLAMAZLAR
“Ya gripten mi yıkalacağız, biz neler yaşamışız abiciğim” gibi gripi ayakta geçirmeye çalışan arkadaşlardır. Tripleri aslında halsizlikten yıkılır ama kendilerine ve etrafa belli etmemeye çalışırlar.
-Hayırdır abi burnun felan akıyor.
-Yok bir şey ya.
-Grip mi oldun abi sen.
-Yok dedim ya oğlum.
-Abi dinlenmen lazım.
-Başlıycam ya ufak tefek bir nezle olduk. Ne olcak ölmeyiz.
-Aman abi uzak dur benden.
-Yok ebenin köyü..
AŞISI TUTANLAR
Bu arkadaşlar genellikle ağır geçirilen bir gribal enfeksiyondan dolayı kış başlangıcı ile eczanelerde asılan ilana uyup koşarak aşı olurlar. Grip olanları küçümser dalga geçer. “Ben size demedim mi. Gidin aşı olun diye. Bakın ben turp gibiyim. Hahahaha” Türk sinemasındaki Erol Taş’ı andırırlar. Ama böyle bir arkadaşın bir hafta sonra grip olduğunu gördüğüm oldu.
Neyse ben bunları yazarken yanımda grip olan mesai arkadaşım Filiz Atasayar sanırım bana gribini bulaştırmak istiyor. Kısacası yukarıda dediğim gibi ilaçla 7 günde, ilaçsız 1 haftada geçer bu hastalık.
8 Kasım 2012 Perşembe
Yalan yalan söylüyorsunn
Karşınızıdaki ile konuşurken içinizde mutlaka yalan söyleyip söylemediği konusunda tereddütünüz olur. Bunun için genellikle polislerin sogulama için kullandığı bir alet var. Yalan makinEsİ. Bu makine sorgulama sırasında insana bağlanarak yalan söyleyip söylemediğini tespit etmeye çalışır. Kan basıncı ve nabız atışındaki artış gibi adrenalinin yan etkilerini ölçerek ortaya bir istasitik sunar. Biliyorum ki bir çoğunuz özellikle kadınlar sevgiliniz ya da eşinizi bu makineye bağlamak istersiniz. Düşünemiyorum sevgilinizin ellerine kollarına bağlamışssınız ve ardı ardına sorular soruyorsunuz. Ama elleriniz sevgilinizin ya da eşinizin boğazına yapışmış. Kadın iseniz “Bana bak iş yerindeki Aysel’i nasıl buluyorsun?” “Benim vücudumu beğeniyormusun?” “Beni kilolu buluyor musun? Erkekseniz klasik şu soru sorulur ”Benden önce kaç kişi oldu hayatında?” Ama yanılırsınız partnerinizin zaten adrenalini tavana vurmuştur bu sorularla ve sizin davranışlarınızla. Zaten bizim insanımızda suçlu olmasa bile soru sorulsa garip bir suçluluk duygusu hisseder. Mesela birinin parası çalındığında kendini bir anda hırsız hissetmeye başlar. Cepler karıştırılır. Yani bizde işe yaramaz. Zaten eşiniz yada sevgiliniz bunu kabul etmeyecektir. İşte burda ben yine devreye girdim ve size sevgilinizin yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlarsınız bunu anlattım. Bakalım nelermiş bunlar?
EN UMMADIĞI SORUYU SOR
Yalan söyleyen arkadaş mutlaka iyi bir senaryo hazırlamıştır. Senaryosunu dinlerken biden çalışmağı yeri tespit edin ve ummadığı anda ters köşe bir soru sorun. Mutlaka panikleyecek vücut hareketleri değişecektir. Mesala “Hımm anladım sen dün neredeydin beni aradığında” gibi.
DAVRANIŞLARINI DEĞERLENDİR
Eğer sevgiliniz yada eşiniz davranışlarında garip bir şekilde değişiklik varsa bilinki bir şeyin peşinde. Genel olarak heyecanlı olan biri sakinse veya sakin biri heyecanlıysa dikkat edin farklı bir şeyler oluyor demektir.Bunun dışında eğer size söylemediği sözleri söylemeye ve yapmadığı romantik davranışlar olursa abooow diyorum.
SAHTE GÜLÜMSEME
Çoğumuz sahte gülümseyemeyiz. Sahte gülümseme normal gülümsemeden çok daha uzun sürer. Bazen kızgın yüzle, gülümseme iç içedir. Dudaklarına ve gözlerine bakın gözler başka tarafa saniyelik değişikliklerle bakıyorsa ağzı idare et gibi sırıtmayla devam ediyorsa bilinki bir şeyler karıştırıyor yada suçluluk duygusudur.
İNKAR ETME
Yalan söyleyen kişinin hareketleri, söyledikleri, ses tonu, mimikleri birbirini tutmaz. Direk inkar eder. Hani üstad Cem Yılmaz’ın dediği gibi: “Seni geçen bilmem ne otelinde görmüşler” “Ne oteli otel ne yok otel motel kim görmüş nerde görmüş” diye sizin sorunuza sorularla cevap verilir. Genelde bu erkeklerin huyudur. Kadınlar daha çakalca davranır. Yine üstad Cem Yılmaz’ın dediği gibi size “Allah belamı versin ben nasıl böyle düşündüm” dedirtirler.
DETAYA İNME
Eğer birisine 'Nerede kaldın?' diye sorduğunuzda karşınızdaki 'Markete gittim ve yumurta süt şeker almam gerekiyordu ve bir köpeğe çarptığım için çok yavaş gitmek zorunda kaldım' gibi detaylı olarak bir şeyler anlatıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Çok fazla detay onları içinde bulundukları durumdan kurtulmak için düşünülen bütünlük içeren bir yalan olabilir.
Bunları nerden mi biliyorum. Biliyorum çünkü eee boşverin.
7 Kasım 2012 Çarşamba
Aşk acısı çekeni avutmak
EĞER gerçek bir dostsanız, yapmanız gereken bazı şeyler vardır. Genellikle evlenirken söylenen “İyi günde kötü, günde, hastalıkta, sağlıkta” cümlesi sadece evleneceğimiz kişi için gerekli değildir. En büyük dostluk, karşı tarafın acı çekerken yanında olmasıdır. Hepimizin başına gelmiştir aşk acısı çekmek. Ya aşk acısı çeken oluruz ya da onun dostu, onu avutan oluruz. Dünyanın en zor durumudur. Yorumlarınızı süzgeçten geçirerek kullanırsınız. Bazen gerçek düşüncelerinizin yerini onu acısını dindirecek ufak tatlı yalanlar alır. Yani çok risklidir.
DELİKANLI AVUTMA: Arkadaşımızın suyuna gidilir. Jargonlarla cafcaflayarak çeşitli küfürlerle desteklenir. İçmeye gidilir. Kendi tecrübeni anlatılır kadehler tokuşturulur “Offf be offf “ çekilir. Uzun süre yalnız bırakılmaz. Biz delikanlıyız yıkılmayız gazıyla sona erer. Örnek:
-Oğlum yeter bu kadar içme.
-Nasıl içmiyim abi. Çok sevdim.
-Biliyorum abi. Ama bak kendine yakışıklısın, karizmasın. Kız mı yok oğlum sana.
Belli ber süre irkilir ama yine aynı durum belli bir süre sonra devam eder.
KIZ KIZA AVUTMA: Arkadaşınız salya sümük ağlıyarak sizi arayıp durumu bir çırpıda hıçkırıklar arasında size anlatacaktır. Yardımınızı istiyordur. İlk iş kalkıp yanına koşmalı ve neye ihtiyacı olduğunu tespit etmelisiniz. Ya kendini hırsından yiyeceğe vermiş hertürlü abur cuburu tıkınmaktadır ya da durumu (altadılma veya terkedilme) öğrendiğinden beri hiçbirşey yememiştir. Omuzunuzda mutlaka ağlayacak saatlerce aynı şeylerden bahsedecek.
Örnek:
-Böağğğğğğğ (ağlar)
-Nursel tamam canım biraz dur. Kendini yıprattın.
-Ama ama var ya. Böaaagggggh. (Hiçrıkıklarla böğürerek ağlar.
-Nursel gel canım bir şeyler ye hasatalanacaksın.
-Yemiycem işte yemiycem ölüyümde kurtulsun. Böağğğhhh (Cılkını çıkartarak ağlar)
Hiç bir şey işe yaramaz. yandınız bittiniz kül oldunuz sabah olsada gitsem tek derdiniz.
ŞEREFSİZ AVUTMA: Karşınızdaki aşk acısı çekmesi aslında sizin zaferinizdir. Aylarca belkide yıllarca ondan hoşlanma duygusu ile bir gün açılmayı beklerken kara haberin gelmesi (Kızın bir sevgilisi olduğunu duyma) ile görüşsseniz de sevgilisini anlatırken yalandan “Çok mutlu oldum” ile belki bir gün ayrılır ve bana kalır düşüncesi ile irtibatı koparmayıp yakın arkadaşı süsü verirsiniz. Güzel haberi duyunca iş size gelir. Çok şerefsizce, amaca yönelik kullanıma açık, söyleyeceklerinizi çok iyi seçmeniz gereken avutma şeklidir. Öyle ki kimi durumlarda sözleriniz o arkadaşınız için “İşte bu helal ya” sözcüklerini alır. Çok iyi bir arkadaş ayakçısıysanız bu işin altından zaferle çıkmanız olasıdır.
Örnek:
-Çok üzüldüm gerçekten. Senin gibi bir kıza nasıl yaptı.
-Anlamıyorum bilmiyorum. Herşey nedensiz geliyor. Nefes alamıyorum Necmi.
-Canım benim. Sen çok güzel bir kızssın bir şerefsiz için değmez.
-Şerefsiz di mi.
-Tabi canım ben olsam senin gibi kızı bulmuşum bırakırmıyom. salak o ya. tutarsız şerefsiz miş değmez.
ZOR AVUTMA: Size ölüm gibi gelecektir. Ne diyeceğinizi bilemezsiniz. Çünkü kuracağınız bir cümle yanlış anlaşılmalara neden olup arkadaşınızın gönül boşluğunda olması nedeniyle size doğru akma olasılığı yüksektir. Siz bunu istemiyorsunuzdur.
Örnek:
-Niye bunu yaptı anlayamadım.
-??????
-Allah aşkına söyle sen yapar mıydın böyle bir şey.
-Hayır yapmazdım.
-Yapmazdın di mi?
-Çok iyisin Necmi. İyi ki yanımdasın. Hatta hep yanımda ol. Gidip şerefsizlere gönül vermişim. Yanımdakini görmemişim bunca zaman.
-Ne????
Aslında nasıl bir yöntem kullanırsanız kullanın, başarılı olmayacağınız kesin olan harekettir. Ağlayan, içi yanan, kalbine sanki enjektör sokmuşlar da, bütün kanı çekiliyor gibi hisseden insan, söylediklerinizi duymaz bile. Duysa bile tek cevabı vardır; ''Ama bizimki farklıydı ''
Siz en iyisi susun. Nasılsa altı ay sonra geçecek. Allah yardımcınız olsun.
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Takvim Gazetesin'de ki bugünkü köşe yazım Ya erkek...
Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak : Takvim Gazetesin'de ki bugünkü köşe yazım Ya erkek...: Geçen gün gazetede masama doğru yürürken Ekonomi muhabirimiz Burçin Göktan arkadaşım ile göz göze geldiğimizde öfkeyle dönerek bana “Erkek ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)