10 Kasım 2012 Cumartesi
Uçak korkusu
Yıllarca bir çok kez binmeme ve bu sefer artık atlatacağım dememe rağmen her seferinde daha çok artan bir şeydir benim için uçak korkusu. Sıradan bir insanın sınırlarını zorlayan eylem sonucu bünyede oluşan korkudur. Nitekim uçağın inişinde ve kalkışında pencereden bakıldığında adamın kan basıncı tavan yapar. Halbuki siz gayet naif bir yaşam sürerken günün birinde uzak bir mesafeyi katetmek zorunda kalırsınız, elinizdeki en iyi seçenekse uçağa binmektir. Daha bir gün önce yatağınızda ne kadar huzurlu olduğunuzu düşünürken bir anda kendinizi kaza sırasında ortaya çıkan oksijen maskesini kullanmayı düşünürken bulursunuz.
En son uçağa bindiğimde yanımda annem vardı. Herkes yerine otururken bir anda ışık hızının bir an önce icat edilmesini diledim. Bir an önce bitsin bu melet mantığı ile korkumun yüzüme vuran yansımasını gidermeye çalıştım. Uçmayı çok seven annem beni yatıştırmaya çalıştı .”Oğlum ne güzel bulutların arasından geçeceğiz. Bembeyaz.” Annemin o bembeyaz kelimesi bile bana kefenimi hatırlatıyordu. Neyse güler yüzlü hostes hanımla uçakta herhangi bir sorun ile karşılaştığında neler yapmamızı anlatırken ben zaten o an uçağı düşürmüş az kalmış Hakkın rahmetine kavuşuyordum. Sonra anonslar gelir emniyet kemerleri takılır. Anonslar diyince size kısaca kendimi anlatayım.
Anons: Sayın yolcularımız...
Ben: Allah bi' şey oldu!
Anons: İyi uçuşlar dileriz.
Ben: Ohh...
Biraz Sonra...
Anons: Sayın yolcularımız...
Ben: Ananı!
Anons: İstanbul’da şöyle şöyle bir hava bekleniyor.
Ben: Ohh...
Biraz sonra...
Anons: Sayın yolcularımız...
Ben: Eşşhedüenla...
Anons: Birazdan servisimiz başlayacaktır.
Ben: Ohh...
İyice daralmaya başlamıştım. Uçak korkusu olan her insan gibi benimde “Ya ton ağırlığındaki uçak nasıl havada duracak” ile iyice devamını getirdim. Bir sürü gerginlik ve hayalgücümün yaşattığı zorluklara rağmen havalandık. Ama ben “Lannnnnn. İnmek istiyorum durdurun müsait yerde” diye bağırasım vardı. Belli bir süre uçak hiç sallantısız uçuyorduk. Tam rahatlamışken birden sallantılar başladı. Eğer bu meslekte tecrübeleri olmasa hostesler beni sapık diye suçlarlardı. Çünkü gözlerimi açıp onların gözlerine pür dikkat “Acaba düşüyor muyuz endişesi” ile bakıyordum. Bir kaç sallantı ile İstanbul’a inişe geçtik. Bildiğiniz korku filmi yazıyordum kafamda. Sonuç olarak İstanbul’a iniş yaptık. Utanmasam toprağı öpecek kıvama gelmiştim. Sonra döndüm uçağa “Seni yeneceaam bir gün. Bir gün benim olacaksınn” diyesim geldi ama diyemedim ya.
Bu dünyada benden başka korkan insanlar da var elbet. Bakalım neler demişler.
Korkuyu yenmek için en kolay yol içinizden 10 defa "Hiç korkma, sonsuza kadar havada kalan bir uçak hiçbir zaman olmamamıştır." cümlesini tekrarlamak gerekir.
Bir uçağın düşme olasılığı ister 5 milyonda bir olsun isterse 50 milyonda bir (ki doğrusu 4.5 milyonda 1 miş) istatistiksel olarak bakıldığında, her binişte azalması değil artması gereken korkudur.
Her uçağa binmek zorunda kalışımda 1 kilo votka içmeme sebep olan en pis fobilerden bir tanesi.
Yanınızda sizden daha çok korkan biri varsa oldukça hafifleyen korkudur. Uçağa girdiği andan çıktığı ana kadar dua eden teyzeden Allah razı olsun.
Olmamamız gereken bir yükseklikte olduğumuzdan dolayı gayet doğal bir korku.
Buda bir akdaşın uçak korkusu hakkındaki değişik yorumu.
Uçak üstünüze üstünüze geliyorsa olması gereken korkudur. Eğer böyle bir durumda korkulmuyor ve gelen uçağa mal mal bakılıyorsa acilen bir doktora görünmek gerekir. Sağ kalınırsa tabi...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder