Size hikayeler anlatacağım göbeğimi hoplatarak
27 Aralık 2012 Perşembe
FAKİRLİK BELİRTİLERİ
ÖYLE bir an gelir ki hayatınızda maddi zorluk yaşarsınız. Bazılarınızı duyuyor gibiyim. “Öyle bir an gitmiyor ki.” Böyle durumlarda cepten para çıkma ihtimali uzaktan belirdiğinde ya da borç istendiğinde kurulan cümleler vardır. Bunlar size hiç yabancı gelmeyecek bir okuyun.
Sen ver ben sonra veririm
Bir arkadaşınızla bir yerde bir şeyler içerken arkadaşınız hararetli anlatırken beyninizin diğer lobunda cebinizdeki az parayı düşünürsünüz. İçinizden “Hesap zamanı ne yapacağız” gibi kendi cümleniz tekrarlanır. İşte o hesap zamanı gelince elinizi yalandan cebinize atarsınız. Cebinizin dibine neredeyse diz kapağınıza kadar uzanır eliniz. Ama arkadaşınız biraz daha hızlı davranarak hesap kutusuna parayı koyar. Sizden işte o fakirlik cümlesi gelir. “Şeyy sen ver ben sonra şeyederiz”
BİR YERDEN PARA BEKLİYORUM
Arkadaşınızdan aldığınız borcu ödemediniz zamanında. Ondan kaçıyorsunuz. Hatta aynı işyerindeyseniz onla karaşılaşabilme olasılığınız gerilim filmlerini aratmaz. Ama malesef esas kahraman ile karşılaşırsınız er yada geç. Ve o fakirlik cümlesi ağzınızdan çıkar. “Şey Mehmet ya vereceğim paranı ama bir yerden para bekliyorum”
SALAŞ YERDE YEMEK
İlk buluşmanızda ya da buluşmadan önce sevgili adayına yol yapılır. “Öyle lüks yerleri çok sevmiyorum. Yapmacık geliyor. Salaş yerlerde yemek beni mutlu ediyor.” Fakirsin dostum zorlama istersen.
ÇAY VE SODA
Parasal sıkıntıdan dolayı ya çoğunlukla ucuz çay içilebilecek yerlere gidilir. Yada bir kafedeyseniz garson geldiğinde “Ne alırdınız” sorusuna verdiğiniz cevap “Soda alıyım ben” ise ya da bir yemek söylediğinizde garsonun “Yanında içecek bir şey ister misiniz?” sorusuna “Yok teşekkürler” cevabını verdiyseniz siz de fakirsiniz malesef.
BİRAZ HAVA ALAYIM
Arkadaşlarınızla dolaştınız. Bir yere gideceksiniz ama arkadaşlarınız size dönüp “Taksi ile mi gitsek” sorusuna ani tepki ile “Ne gerek var minübüsle gideriz” cevabını veriyorsanız veya “Siz minübüsle gidin ben yürüyerek gelicem. Hem biraz hava alırım” diyorsanız dememe gerek yok sizde kokozşsunuz.
26 Aralık 2012 Çarşamba
Sinir eden hitaplar
Arkadaşınız ya da sevgiliniz size bazen öyle hitaplarda bulunurki, ya uyarırsınız ya da sesinizi çıkarmayıp iyi niyetliliğinden bir şey demezsiniz. Ama o kelime kulaklarınızı tırmalar, vücudunuzda karıncalanmalara sebep olur. Arkadaşınızı ya da sevgilinizi uyarsanız ters tepkiler alabileceğinizden korkarsınız. En çok nefret edilen hitaplar nelerdir? Araştırdım, soruşturdum, sizin için derledim.
MORUK N’ABER
Şahsi kanaatimce, mor-(u)k şeklinde mor kökünden türemiş bir sözcüktür. Ölünün morarmasından ileri gelerek, morarmış ya da ölü gibi morarmış anlamını taşır ya da akıllara getirir. Anlam genişlemesi ile yaşlı birey anlamını da taşımaktadır. Ama kendimi bildim bileli bu kelime varlığını sürdürüyor. Aslı Amerikan filmlerindeki zencilerin bu kelimeyi kullanmasıyla ortaya çıkmıştır. Neden gençken birbirimize moruk diyoruz, onu da anlamış değilim.
CANIMMM
Aslında söylenirken hitabı önemli bir kelimedir. Misal, bir şeyi anlattıktan sonra “Anladın mı canımm?” Ordaki canımm kelimesi seni ezer geçer üstüne çıkar tepinir. Bir büyüğün ya da genellikle birim amirinin hitabıdır. Devamında sen içinden ya da sesizce ağzından şu cümle çıkar: “Canınn çıksınn.”
BACIMSIN
Genç yakışıklı delikanlıdan hoşlanıyorsunuz. Aranız o kadar iyi ki, dost mu yoksa benden hoşlanıyor mu ince çizgisinin arasındasınız. Ama bir anda öyle kelime kullanır ki sizi hayattan soğutur. “Bacımmsın.”
BU-ŞU-O
Edebiyat dersinde çokça karşılaştığımız işaret zamirleri olarak biliriz bu kelimeleri. Samimi arkadaşınızı veya sevgilinizi birine o yanınızdayken bahsediyorsanız ‘Bu-Şu-O’ kelimeleri hemen tepki çeker. Ve ardından şu soru gelir: “Bu kim canımm.”
KANKA-KANKY-KANKO
Samimi olmadan kullanılırsa bu kelimeler hoş durmaz. Size yapmacık gelir. Hoşlandığınız bir kişiden duyarsanız sizi bitirir. Bu kelimeler genellikle şu şekilde ürer. Kanka- kanky- kanki-kankeyta gibi. (Devam edecek)
25 Aralık 2012 Salı
ERKEK SÖZLÜĞÜ
Kadınlar gibi erkeklerin de dedikleri ve demek istedikleri farklı şeyler vardır. Size bunları deşifre edeceğim. Mesela başlayalım.
-Canım dışarı çıkalım mı?
- E hava kapalı üşütme sonra.
(Yahu ne işimiz var dışarda, oturalım evde işte )
-Lütfi yakışmış mı bu gömlek.
- Hımmm, çok güzel olmuş
(Hadi bitsin şu alışveriş çilesi de gidelim)
-Lütfi sen artık beni sevmiyorsun
- Olur mu aşkım, çok yoğunum bu aralar
(Bi sus be kadın, takıldın kaldın sevgiye, sevmiyorum ulan varmı ötesi).
- Sanırım bugün pek iyi değilsin, sonra konuşalım.
(Yine mi regl oldun)
-Gel hadi barışalım, her şeye yeniden başlayalım.
(Eheh kuyunu kazacağım, öcünü alacağım bana yaptıklarının!)
- Sana güven verdiğimi hissedebilmek istiyorum
(Hele bi yaklaş, başını omzuma doğru yasla, devamını ben getiririm)
-İkimiz için de böylesi daha iyi
(Çok geçmeden ipliğim pazara çıkar. kaçınızı birden idare ettiğimi öğrenince iyi ki senden kurtulmuşum diceksin. E fena mı ettim, önlemimi aldım şimdiden.)
"Seni sevmek istiyorum"
(İstemek başarmanın yarısıdır dediler, güç benimle olsun.)
-Çay getir
(Çay getir)
- Açım
(Açım)
- Sus
(Sus)
-Benden daha iyilerine layıksın ya da sana layık değilim
(Tarzım değilsin)
-Sürekli arayıp seni bunaltmak istemiyorum ama...
(Niye sen de beni aramıyorsun?)
-Webcam kullanmıyorum
(Çirkinim)
-Aşkım sabah 9'da kaldırıcaktın hani beni!!!!!!
-O kadar güzel uyuyodun ki, uyandırmaya kıyamadım bebeğim.
(Hadi ya unuttum lan!)
-Off saçmalama ne alakası var iyice saçmaladın saçma saçma saçma..
(Haksızım)
-Çok kafa hatunsun.
(Sevgili olmamız imkansız ama seninle beraber iyi geyik yapılır.)
-Bence güzellik o kadar da önemli değil. mesela ne bileyim kulakları kepçe ya da burnu kemerli bir hatun bile çekici gelebiliyor bana.
(Vücut taş olsun yeter.)
- Gaaark (Geğirme)
(Vallaha iyi doyduk, eline sağlık)
Yılbaşıymış, sevgililer günüymüş falan bunları hiç sevmem. kapitalist düzenin bi oyunu bunlar, çok gereksiz...
(Sürpriz hazırlamak, armağan seçmek ya da sadece iki güzel laf etmek gibi zahmetlere giresim yok senin için.)
Ayy ne giysem
İngiliz Daily Telegraph gazetesinin haberinde, yaşları 16 ila 60 olan 2491 kadının katılımıyla yapılan araştırmada, kadınların ortalama olarak yaşamlarının 287 gününü, işe, akşam yemeklerine, davetlere, tatile, spora ve diğer faaliyetlere ne giyeceklerini seçebilmek için gardıroplarını karıştırarak geçirdiğini ortaya koyduğu bildirildi. Yani ömürlerinin yaklaşık bir yılını ne giyeceklerine karar vermeye harcadığını gösterdi.
Bu konu son zamanlarda Aliağaoğlu’nun popüler reklamına benzetiyorum.
-Hayır bu değil?
-Yok bu değil?
-Bu da değilll?
Giyip çıkardıkça ve karar verememenin siniriyle ter basar, saçlar bozulur ve sonunda hiç düşünmeden ele geçirilen ilk şeyler giyilip sinir harbiyle evden çıkılır.
ZAMAN MEKAN FARKETMEZ
Makyaj konusunda zaman mekan fark etmez. Arabası varsa otomobil giderken dikiz aynasını kullanıp makyaj yaparlar. Bu yapılırken ayrı bir boyuta geçer. Hatta trafikte bunlardan çok görürsünüz.
Bu sebepten genelde işe geç kalan taraf hep kadınlardır. O yüzden bu konuda onlara anlayış tanıyalım derim ben.
ERKEKLER UZAK DURUN
Eğer bir kadın ne giyeceği konusunda tereddüt ediyorsa aman abi diyorum. Durma sessizce uzaklaş. Hatta kaç telefon aç bi yerlerden hazırmısın diye sor. Yoksa bütün hıncını senden çıkartır. Ya da yanındaysan:
-Hayatım bu nasıl oldu.
-Hımm güzel oldu hayatım.
-Yokk olmadı ya. (Fırlatır yatağa)
Bu diyalog 15 defa tekrarlanır en sonunda “Sende herşeye güzel diyorsun” diye fırça yersin. Bu sırada ağzın yamulmaya ellerin titremeye başlar.
24 Aralık 2012 Pazartesi
İlginç haberler
KARISINI ÜTÜLEDİ
İngiliz, Cambirdge Üniversitesi mezunu başarılı 25 yaşındaki Colin Read, gömleğini güzel ütüleyemedi diye karısı Elizabeth'in üstüne sıcak ütüyü bastı. Prestijli bir firmada yatırım danışmanlığı yapan ve yılda 90 bin Sterlinden (yaklaşık 235 bin YTL) fazla kazanan genç adam daha önce de karısını sandviç yapmayı unuttuğu için kesmişti. Read, mahkeme kararıyla şimdi karısına sadece 2 bin Sterlin (yaklaşık 3 bin 200YTL) ödeyecek fakat kamu hizmeti cezasını çok "yoğun" bir işi olduğu için yapmayacak.
FIRÇA YUTTU
Ekvatorlu, dişlerini fırçalarken elindeki dişfırçasını yuttu.Başına geleni anlatırken,
Fırça elimden kayıp boğazımdan aşağı iniverdi diyen adamı muayene eden doktorlar; fırçanın doğal yoldan atılmasını bekleyeceklerini bildirdiler.
MESAJ GELMİŞ
ABD'nin Ohio eyaletinde cep telefonu ile mesaj yazarken tren yolundan geçmeye çalışan Zachariah Smith adlı gence tren çarptı. Trenin çarpmasıyla yaklaşık 15 metre uzağa fırlayan Smith'in hastaneye kaldırıldığı ve durumunun ciddi olduğu belirtildi. Kaza ile ilgili belediye başkanı "Trenin düdüğü deliler gibi çalıyormuş ama genç mesaj yazmakla meşgulmüş. Hayal dünyasındaymış" dedi.
TREN ÇARPAR
Güney Afrika'da inanılması zor bir kaza meydana geldi. Daha çok hayat kadınlarının yaşadığı tren istasyonu çevresinde bir kadınla erkek tren rayları üzerinde sevişmeye başladı. Yük trenini kullanan makinist çifti fark edip korna çaldı ancak makinistin uyarılarına kulak vermeyen çift feci şekilde ezildi. Erkek olay yerinde can verirken, kadın ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.
KENDİ KAZDIĞI KUYU
Florida’da bir kişi, adam öldürtmek için kiralık katil tuttu. Talihin cilvesine bakınız ki, tuttuğu kiralık katil öldürtmek istediği adamın oğluydu... Planı başarısızlığa uğrayan adam, bir de cezaevini boyladı...
22 Aralık 2012 Cumartesi
BUGG nasıl iş?
Geçenlerde yolda gördüğüm manzara beni hayli korkuttu. 1.50 boylarındaki bir bayan arkadaşı, altına tayt giyip bir de üstüne dizini aşan bir çizme ile gördüğümde insan ırkının evrim geçirdiğine inanmaya başladım. Resmen çizmenin üstünde bir kafa varmış gibi geldi. Hayır; çocukluğumda futbol oynadığım zamanlar aklıma geldi. Eşofmanın üstüne çorapları çekerdim. Aynı ona benzetiyorum.
KOCA AYAKLAR
Kızmayın bana bayan arkadaşlarım... Marka vermeyeceğim ama ayaklarınızı orangutan, koca ayak gibi gösteren süngerimsi botlarınız var ya onlara illet oluyorum. İşte o zaman maymuna doğru gidiyoruz evrimini bir kez daha hatırlatıyorsunuz bana.
1970’li yıllarda Avustralyalı sörfçüler arasında, sudan çıktıktan sonra ayaklarını ısıtmak ve rahatlatmak amacıyla kullanılan botlardır bunlar. Biz sörfçü müyüz arkadaş? Dalga var da biz mi sörf yapmıyoruz? Bence siz dalga geçiyorsunuz. Ya o değil de iğrenç olduğunu söylediğimizde bize karşı çıkıyorsunuz. “Yaa öyle de me çok rahat”, “Yaa çok sıcak tutuyor”... Belli oluyor sıcak ve rahat olduğu. Dışarıdan görülüyor! Ama kardeşim yemeyiz. -5 derece soğukta mini etekle gezen kız mı diyor bana bunu? Hiç inandırıcı değilsiniz. Bir nedeni var ki o da moda.
VOLTRANI OLUŞTURANLAR
İşte şimdi esas bombayı patlatıyorum: Çizme ya da kocaayak botları, siyah tayt, mini kot etek. İşte alın size Voltran! İsminin yazılı olduğu altın kolyeyle beraber süper bir kombinasyon oluştururlar. Yoksa sürekli o altın kolyenin eksikliğini hisseder vücut. Tamamlayamaz kendini.
Eğer Asuman Krause’nin üstünde mini olan etek siz giyince diz altı oluyorsa orada sıkıntı vardır. Bu durumda o kızımız bu bahsettiğim kıyafet üçlüsünden uzak dursun. Durmuyorsa da bir erkek arkadaş bulamıyorum diye ağlamasın. Tabii ki ben moda ikonu değilim ama size görüneni söylemek benim görevim. Lütfen bizim de erkek olarak göz zevkimiz var.
21 Aralık 2012 Cuma
Efsane bunlar efsaneee
Evde, işyerinde, okulda yani kısaca herhangi bir yerde sizi gülmekten öldüren ve kulaktan kulağa efsaneleşen diyalogların devamını sizlere aktardım.
Bir hastanenin kadın doğum polikliniğinde vuku bulmuştur olay: Girdiği cinsel ilişkiden sonra problem yaşayan bir çift hastaneye gider. Doğal olarak bayan muayeneye girdiğinde eşi dışarıda beklemektedir. Muayeneden sonra doktor hastaya sorar:
- Sevk aldınız mı?
Kadın: (Utana sıkıla):
- Ee ne yalan söyliyim, biraz aldım tohtur bey...
Öğrenci 1: Hocam kinetik enerjiyi kim bulmuş?
Öğrenci 2: Michael Kinetik.
Öğretmen: O ne biçim espri lan, çık dışarı!!
Dayım, maaşını çekmek için kullandığı bankamatik kartı ile sorunlar yaşamaktadır. Müşteri hizmetlerini de aramaya çekinir. Babamın gazıyla telefon açıp müşteri temsilcisi bayanla konuşmaya başlar. Bizimkilerin gazları hala devam etmektedir bu sırada.
Babam, “Ya rahat ol, çok kibarlar, arkadaşınmış gibi konuş” der. Dayım gecenin bombasını patlatarak güne noktayı koyar:
- Pardon sizinle çay içmeye gidebilir miyiz?
Yer: Adana.
Mekan: Belediye otobüsü.
- Turgut Özal bulvarından geçiyor mu?
- Geçiyor hanımefendi.
6, 7 senedir geçiyor...
Birkaç dakika sonra…
Hanım kızımızın annesi belediye otobüsüne orta kapıdan binmektedir. Aynı anda kızımız da ön kapıdan otobüse binmektedir.
Otobüs şoförü:
- Hanımefendi orta kapıdan binilmez.
Ön kapıdan binen kız:
- Annem o!
Otobüs şoförü:
- Annen değil, baban olsa yine binemez yasak ya.
Yer: Mahkeme salonu.
Olay: Bir randevuevinde çıkan olayda, hayat kadını tanık olarak dinlenir.
Hakim:
- Ne kadar alıyorsun sen bakayım?
İzleyenler:
- ?!? keh keh.
Hakim:
- Susun, susuuun!
Lise yıllarımda, okul müdürümüzle aramda geçen bir diyalog:
O.M: N’oldu çocuğum sana, hasta mısın?
Ben: Hayır hocam
neden ki?
O.M: Yüzün kireç gibi.
Ben: Her zamanki halim.
O.M: Allah Allah, tövbe Yarabbi...
Bence de tövbe, bu kadar abartılmaz, sanki uzaylıyız.
(Hastahanenin tuvaletine girilir, tüm kabinler doludur, biri çalınır...)
- Tık tık tık
(Ses gelmez)
- Tık tık tık
- Tuvalette insan vaaaar!
İngilizce dersinde, hoca tahtaya dersi sabote eden bir öğrenciyi kaldırıp soru sorar. Çocuk inatla hocanın dediklerine uzaylı gibi bakar. Hoca ufaktan kopya verse de çocuk anlamaz. Sinirlenen hoca şöyle sorar:
- Oğlum, did’in olumsuzu ne?!!
- Didme.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)